Marshall
McLuhan, 20’inci yüzyılın en önemli iletişim bilimcilerinden biridir. Kanada’da
doğan McLuhan, kendi ülkesindeki eğitiminin yanı sıra İngiltere’de Cambridge
Üniversitesi’nden lisans, yüksek lisan ve doktora derecelerini elde etmiştir.
Eğitimini edebiyat eleştiri üzerine alan McLuhan, Wisconsin Üniversitesi’nde
çalıştığı dönemlerde “popüler kültür”le ilgilenmeye başlamış, bu doğrultuda,
dönemin gazete ve dergilerini incelemiş, iletişimle tanışması da bu şekilde
olmuştur. İlk dönemlerinde, iletişime yaklaşımı da yine bu doğrultuda olmuştur.
İlk kitabı, “Mekanik Gelin”de gazetelerden haber ve makalelerin eleştirel
analizlerini yapmıştır.
McLuhan, hem eğitim hayatı döneminde hem de sonraki süreçlerde hayatının akışına etki edecek önemli isimlerle tanışmış ve arkadaşlık yapmıştır. Ancak hiç şüphesiz bunlardan en önemlisi Kanadalı iktisatçı Harold İnnis’tir. McLuhan’ın Toronto Üniversitesi’nde İnnis’le tanışması, bir iletişim bilimci olarak ortaya çıkmasında son derece etkili olmuştur. İnnis’in eserlerini okuduktan sonra, daha önce “popüler kültür”ün bir parçası olarak gördüğü “iletişim” alanındaki düşüncelerinde ciddi bir dönüşüm yaşanmıştır.
McLuhan’ın yaşadığı bu fikri dönüşüm 1960’lardaki eserlerine yansımıştır. McLuhan’ın ortaya attığı fikirler o dönemlerde olduğu gibi bugün de hala tartışılmaktadır.
Marshall
McLuhan’ın Hayatı
Herbert Marshall McLuhan, 21 Haziran 1911yılında
Kanada’da dünyaya geldi. “Marshall” ismi anneannesinin soyisminden gelmektedir.
McLuhan’ın anne ve babası Kanada doğumludur, annesi vaftiz okulunda öğretmenken
daha sonra aktrist oldu. Babası ise Edmonton’da gayrimenkul işiyle uğraşan bir
metodistti. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte McLuhan’ın babası Kanada
ordusu tarafından askere çağrıldı, bir yıl sonra da gribe yakalandı. Orduyla
iletişime geçemeyen McLuhan ailesi, Manitoba’ya taşındı. Marshall McLuhan bu
şehirde büyüdü ve Kelvin Teknik Okulu’na kabul edildi daha sonra da 1928
yılında Manitoba Üniversitesi’ne kaydını yaptırdı.[1]
McLuhan,
Manitoba Üniversitesi’nde dinle ilgili sorgulamaları üzerine eğilmeye başladı
ve böylece edebiyata yöneldi.[2]
1933 yılında lisansını, 1934 yılında da İngilizce yüksek lisansını tamamladı. Eğitimine
İngiltere’de devam etmek isteyen McLuhan önce Oxford Üniversitesi’ne başvurdu,
ancak eğitim bursu kazanamadı. Cambridge Üniversitesi’nden yaptığı başvuruya ise
olumlu cevap alarak bu okula kaydoldu. Lisans ve yüksek lisansını Manitoba
Üniverversitesi’nde tamamlamış olmasına rağmen Cambridge Üniversitesi’nde doktoradan
önce eğitime yeniden lisans seviyesinde başladı.[3]
Yeni üniversitesinde Ivor Armstrong Richards ve Frank Raymond Leavis’ten ders
almaya başladı ve onların yeni eleştirel yaklaşımının etkisinde kaldı.[4]
McLuhan, bir yandan Ortaçağ eğitimi ve Rönesans
edebiyatı alanında çalışmak üzere Cambridge’de yüksek lisansa başladığı dönemde
diğer yandan da iş arayışına koyulmuştur. 1935 yılında Manitoba Üniversitesi’ne
yaptığı iş başvurusu reddedilen McLuhan[5],
bunun üzerine Cambridge’deki lisans eğitimini tamamladıktan sonra dönemin
Amerikasının en saygın üniversitelerinden birisi olan Wisconsin Üniversitesi’ne, İngiliz dili edebiyatı bölümünde yardımcı
öğretim görevlisi olarak ders vermek üzere iş başvurusunda bulunmuştur.
McLuhan’ın başvurusu kabul edilmiş ve 1936 yılında Wisconsin Üniversitesi’nde
yardımcı öğretim görevlisi sıfatı ile hocalık kariyerine merhaba demiştir.[6]
McLuhan’ın Wisconsin Üniversitesi’ndeki görevi 2 yıl
kadar sürer. Roma Katolik Kilisesi’ne üye olmasının üzerinden bir ay bile
geçmeden Amerika’nın en iyi Katolik üniversitelerinden birisi olan St. Louis
Üniversitesi’ne iş başvurusunda bulunan ve başvurusu kabul edilen McLuhan, 1938
yılının yazında annesi aracılığıyla tanıştığı Corrine Lewis ile bir yıl sonra
St. Louis Katedrali’nde hayatını birleştirir. Balaylarını Fransa ve İtalya’da
geçiren çift, İkinci Dünya Savası patlak verdiğinde kısıtlı bir süre için
Cambridge’e taşınırlar. Burada McLuhan yüksek lisans tezini tamamlar ve doktora
tezini on altıncı yüzyılda yaşamış retorik felsefecisi Thomas Nashe üzerine
yapmaya karar verir. McLuhan 1940 yılında, tez konusunu seçtikten kısa bir süre
sonra, yeniden St. Louis Üniversitesi’ndeki işine döner.[7]
Doktora
çalışmasını 1943 yılı sonlarına doğru tamamlayan McLuhan,[8]
Kanada’ya dönmeye karar verir. Ontario’daki Assumption College’ye yaptığı iş
başvurusu kabul edilen McLuhan, 1944-1946 yılları arasında burada çalışır, 1946
yılında ise Toronto Üniversitesi bünyesindeki St. Michael Koleji’ne transfer
olur. McLuhan, New York’taki Fordham Üniversitesi’nde geçirdiği 1967-1968 ders
dönemi dışında ömrünün son demlerine kadar burada ders vermeye devam eder.[9]
Eserleri
Marsshall McLuhan yaşamı boyunca 13 kitap, 60 makale,
75 bin mektup yazmış ve düşüncelerini dile getirdiği sayısız video kaset
çekmiştir. Belli başlı eserleri şunlardır:[10]
-
The Mechanical Bride (Mekanik Gelin, 1951)
-
The Gutenber Galaxy (Gutenberge Galaksisi,
1962)
-
Understanding Media (Medyayı Anlamak,
1964)
-
The Medium is the Message (Araç Mesajdır,
1967) (Quentin Fiore ve Jerome Agel ile birlikte)
-
War and Peace in the Village (Küresel
Köy’de Savaş ve Barış, 1968) (Quentin Fiore ve Jerome Agel ile birlikte)
-
Culture is Our Business (Kültür Bizim
İşimiz, 1970)
-
City is a Classroom (Derslik olarak kent,
1977) (Kathryn Hutchon ve Eric McLuhan ile birlikte)
-
Laws of Media: The New Science (Medyanın
Yasaları: Yeni Bilim, 1988) “Eric McLuhan ile birlikte)
Mcluhan’ın ilk kitabı 1951’de yazdığı Mekanik Gelin
“The Mechanical Bride: Folklore of İndustrial Man”dir. Bu kitap, bugün
“popüler kültür” olarak bilinen alanın
öncü çalışmalarından biridir aynı zamanda. McLuhan, bu kitabında Cambridge’deki
hocası Leavis’in, Denys Thompson ile birlikte 1933’te yazdıkları Kültür ve
Çevre kitabından etkilenmiştir. Kitabın isminin belirlenmesinde ise Dadaist
sanatçı Marcel Duchamp’ın The Bride Stripped Bare by Her Bachelors, Even
tablosu etkili olmuştur.[11]
Kitap küçük denemelerden oluşmaktadır. Her deneme bir gazete ve dergi makalesi
ya da bir reklamla başlamakta ve McLuhan’ın bunlar üzerine analizi ile devam
etmektedir. Kitap, analizle estetik düşüncenin yanı sıra, görüntü ve metnin
arkasında yatan düşüncelerle ilgili yorumları içeriyor. McLuhan kitabındaki
reklam ve makaleleri sadece sembolleriyle kurumsal varlıklar üzerinde yaptığı
yaygın etkiyi dikkate alarak bir seçim yapmamış, aynı zamanda hangi toplumsal
kitle üzerine, hangi ima ile ne amaçlandığı üzerinde de duran bir seçim
yapmıştır.[12]
McLuhan bu kitabında aynı zamanda kadın ve erkeğin
sosyalleşmeleri üzerine de kafa yormaktadır. Görsel tüketim yönelimli toplumda,
kadının erkekler gibi türdeşleşmiş, bölünmüş, uzmanlaşmış olmadığını ele alır.
1929’a gelindiğinde McLuhan’a göre kadın, sinemalar ve fotoğraflı reklamlar
aracılığıyla türdeşleşmiştir. Ancak kadının üzerinde yalnızca matbaa, bir
örnekliğe, yinelenebilirliğe ve uzmanlaşmaya indirgeyecek kadar güçlü bir etki
yapmamıştır. McLuhan, “Mekanik Gelin”de kadınların türdeşleşmesinin nihai
olarak, matbaanın erkeğe getirmiş olduğu görsel bir örneklik ve
yinelenebilirlikle aynı yolu izlemelerine izin veren fotogravürün
yetkinleşmesinden sonra, ancak 20. yüzyılda gerçekleştiğini anlatır.[13]
McLuhan’ın mekanik topluma ve onun değerlerine ilişkin
eleştirel tavrı 1950’lerin ortalarına kadar herhangi bir farklılaşma
yaşanmaksızın ya da yeni unsurlarla zenginleşmeksizin sürmüştür. Mekanik Gelin
isimli eserinde ve ondan önce kaleme aldığı yazılarda, bireyciliği telkin
ettiği düşündüğü mekanik teknolojilerin doğasının özünde kötü olduğu tezini
işlemiş, endüstri döneminin insanının reklâmların oluşturduğu kültür dünyasının
içerisinde acınacak bir halde olduğunu, endüstri kapitalizminin ve tüketimin
insanı kendi benliğine karşı yabancılaştırdığını ifade etmiştir. Ancak,
1950’lerin ikinci yarısı ile birlikte başlayan ve 1962 yılında yayımlanan
Gutenberg Galaksisi isimli eserinde en açık ifadesini bulan bir yaklaşım
McLuhan’ın düşünce evrenine yeni unsurlar eklemeye başlar.[14]
McLuhan, ilk kitabı Mekanik Gelin’deki çıkarımlarının yeni teknolojik gelişmeler
nedeniyle geçersiz hale geldiğini daha sonraki yıllarda açıkça dile getirmiş,
sonraki eserlerinde ilk eserindeki perspektifinden birçok noktada
farklılaşmıştır.[15]
Marshall McLuhan, 20’inci yüz yılın en önemli iletişim
bilimcilerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, onun fikirlerinin
oluşmasında etkili olan pek çok isim ve çevre olmuştur.
Hiç kuşkusuz bu bağlamda ilk olarak McLuhan’ın annesi
Elsie McLuhan’ı anmamız gerekmektedir. McLuhan’a erken yaşta okuma zevki ve
edebiyat sevgisi kazandıran Elsie McLuhan, Marshall McLuhan için gerçek bir
“entelektüel” figürünü temsil edecektir. McLuhan’ı etkileyen ilk metinler annesi
aracılığıyla tanıştığı İngiliz edebiyatının belli başlı klasikleri olacaktır.[16]
Annesinden sonra McLuhan’ı bir entelektüel olarak
etkileyecek kişi Manitoba Üniversitesi’nden hocası R. C. Lodge olacaktır.
Lodge’ın McLuhan üzerindeki en büyük katkısı ona Platon’un felsefesinin önemini
aşılamak olmuştur.[17]
McLuhan’ın Manitoba Üniversitesi yıllarında kendisine yakın bulduğu bir diğer
hocası ise “bana en fazla ilham veren hocam” dediği Noel Fieldhouse’dur.
Fieldhouse’un McLuhan’a üzerindeki en büyük etkisi onun dikkatini tarihe
çekmesi olmuştur.[18]
McLuhan’ın hayatının dönüm noktalarından biri Gilbert
Keith Chesterton bir sahaftan What’s Wrong with the World isimli kitabını satın
almasıyla başlar. McLuhan 1932 yılında okuduğu bu kitap onun düşünce dünyasına
yeni bir boyut kazandırır ve üzerinde daha önce karşılaştığı metinlerle
kıyaslanamayacak ölçüde, hayatı boyunca hissedeceği büyük bir etki yapar.
Çağdaş, İngiliz yazın dünyasının önde gelen simalarından olan Chesterton’ın
1910 yılında kaleme aldığı ve modern dünyanın değerlerini mesiyanik bir üslupla
eleştiren bu eseri, McLuhan için, hayatı boyunca yararlanacağı bir referans
çerçevesi sunacaktır. McLuhan bu kitabı okuduktan sonra onu başucu kitabı
yapacak ve elinden bırakmayacaktır.[19]
Chesterton’ın bu görüşlerinin kaynağı St. Thomas Aquinas’tır. Chesterton’ın
McLuhan üzerindeki bir diğer etkisi de onu St. Thomas Aguinas’ın dinsel
düşüncesi ile tanıştırması olmuştur.[20]
Nitekim, McLuhan, Katolik olduktan sonra da kendisini “Thomasçı” olarak takdim
edecektir.[21]
McLuhan’ın entelektüel beslenme kaynakları söz konusu
olduğunda Cambridge Üniversitesi’ndeki yıllarının çok özel bir yeri olduğunu da
belirtmek gerekir. McLuhan’ın Cambridge Üniversitesi’nde aldığı lisans eğitimi,
ona hayatı boyunca yararlanacağı yeni düşünme metotları ve bilgi edinme
yöntemleri kazandıracaktır. McLuhan’ın Cambridge’de tanıdığı birkaç hocası onun
entelektüel gelişmesine büyük bir katkı yapmanın yanında birer model kişilik
olarak da onu etkilemişlerdir.
Cambridge Üniversitesi McLuhan’ın eğitime başladığı
yıllarda edebiyat eleştirisi alanında öne çıkmaya başlayan bir okuldur.
McLuhan’ı burada özellikle iki isim çok etkilemiştir. Bunlardan biri Ivor
Armstrong Richards, diğeri de Frank Raymond Leavis’tir. Bu yazarlar McLuhan’ın
edebiyat görüşüne çok köklü etkilerde bulunmuşlardır.[22]
Bu dönemde McLuhan’ın düşüncelerine yeni boyutlar
katan önemli bir gelişme de McLuhan’ın 1936 yılında Wisconsin Üniversitesi’nde
yardımcı öğretim görevlisi olarak ders vermeye başlaması ile birlikte yaşanır.
McLuhan’ın burada bir edebiyat hocası olarak edindiği tecrübeler onun
entelektüel üretim seyrine de doğrudan yansımıştır. McLuhan karşılaştığı genç
Amerikalı öğrenci kitlesi ile arasında bir “dil problemi” olduğunu[23]
ve bu genç öğrenci kitlesini anlayamadığını fark ettikten sonra, bu gençlerin
“popüler kültür”lerini çalışmaya karar vermiştir[24]
ve uzun yıllar onun entelektüel gündeminde çok önemli bir yer işgal edecek bir
konuyu çalışmaya başlamıştır. McLuhan, buradaki derslerinde alışılagelmiş ders
anlatma tekniklerinden farklı yöntemler kullanır ve gazete, çizgi roman,
reklâm, ucuz dedektif romanları gibi popüler yayınların içerik çözümlemelerini
yaparak yeni kültür dünyasının ayrıntılarını gözler önüne sermeye çalışır.[25]
Bu yıllar McLuhan’ın medya üzerine kafa yormaya başlayacağı yıllardır.
McLuhan’ın
St. Louis Üniversitesi’nde ders verdiği yıllarda, eserlerini en yoğun ve
coşkulu bir biçimde okuduğu isimlerin başında ressam ve yazar Wyndham Lewis gelmektedir.
St. Louis Üniversitesi’ne gelmeden bir yıl önce keşfettiği Lewis’in düşünceleri
McLuhan’ı hatırı sayılır bir oranda etkiler. McLuhan ve Lewis arasında ilk
olarak 1943 yılında başlayan mektuplaşmalar[26]
13 yıl boyunca sürer.
McLuhan,
Lewis’i “aşırı ahlakçı” tutumları dolayısıyla eleştiriye tabi tutmuştur. Ne var
ki Lewis’in eleştiri ve çözümlemeleri McLuhan’ın yalnızca 1940’lı 50’li
yıllarda kaleme aldığı yazılarında değil, çok daha sonraki tarihlerde
yayımlanan eserlerinde de etkisini hissettirir. McLuhan, Wyndham Lewis’in onda
bıraktığı etkiyi “Wyndham Lewis, yaptığı popüler kültür çözümlemeleri nedeniyle
üzerimde büyük bir etkiye sahipti” diyerek anlatsa da Lewis’in onun üzerindeki
etkisi bununla sınırlı değildir. Lewis’in 1948 tarihli America and Cosmic Man isimli kitabında geçen “yeryüzü bir baştan
bir başa uzanan ve hem hızlı hem güvenli olan telefon hatları ve hava
taşımacılığı sayesinde büyük bir köy oldu”[27]
cümlesi dahi McLuhan üzerindeki Wyndham Lewis etkisinin ne denli bariz olduğunu
ortaya koymaktadır.
McLuhan’ın
yine St. Louis yıllarında eserlerini okuduğu ve etkisinde kaldığı bir diğer
isim Lewis Mumford’tur ve ona adeta yeni bir düşünme sahası açmıştır.
Mumford’un Technics and Civilisation
isimli kitabında endüstri medeniyetini iki basamakta incelemesi ve
buhar gücüne dayanan ve büyük oranda mekanik bir karakter gösteren birinci
endüstri medeniyetinin, özünde organik bir karakter gösteren ve elektriğe
dayanan ikinci endüstri medeniyetinden farklı değerlendirilmesi gerektiğini öne
sürmesi McLuhan için çok önemli bir kesif olmuştur.[28]
Mumford her ne kadar “küresel köy” kavramını kullanmamışsa da McLuhan’ın
ileride geliştireceği “küresel köy” tezi önemli oranda Mumford’dan mülhem
olacaktır. Mumford’un ikinci endüstri çağından beklentisi ile McLuhan’ın
“küresel köy”den beklentisi çok yakın benzerlikler göstermektedir. Mumford,
elektriğe dayanan ikinci endüstri çağında telefon ve telgraflar aracılığıyla
iletişimin tüm dünya yüzeyine yayılacağını ve böylelikle toplumun bir kez daha
adem-i merkezi bir yapıya kavuşacağını, dev şehirler ve fabrikalar yapmaktan
geri dönüleceğini, tarımsal yaşamın, cemaat değerlerinin ve kırsal toplum
yapısının yeniden ıslah olunacağını öne sürmüştür.[29]
McLuhan da Mumford’un bu yaklaşımlarının hemen hemen benzerlerini eserlerinde
dile getirmiştir.
Marshall
McLuhan’ın Toronto Üniversitesi bünyesinde çalışmaya başlamasının onun
entelektüel çalışmalarına yaptığı en büyük katkının ne olduğu sorulsa bu
soruya, hiç tereddütsüz, aynı üniversite bünyesinde, siyasal ekonomi bölümünde
çalışan “Harold A. Innis’le tanışması”dır diye cevap vermemiz gerekirdi.
1940’ların sonunda gerçekleşen bu tanışma McLuhan’ın geçmişte daha ziyade
“popüler kültür” merkezli olarak ilgi duyduğu iletişim meselesine yeni ve çok
daha geniş bir çerçeve kazandırmasını mümkün kılmıştır. McLuhan’ın iletişim
meselesini merkezî bir çalışma alanı olarak belirlemesi ve onunla siyasî,
toplumsal, tarihî ve iktisadî bir oluşum olarak ilgilenmeye başlaması Harold
Innis’in düşünceleriyle tanışmasından sonradır. McLuhan, Innis ile tanıştıktan
sonra onunla çok yoğun bir biçimde görüşmeye başlar. Lisansüstü Araştırmalar
Okulu’nun dekanı olan Innis’in[30]
o dönemde üniversite içerisinde kendisine en yakın hissettiği ve önemli
atamalardan bölümlerin organizasyonlarına kadar pek çok konuyu kendisi ile
müzakere ettiği kişi McLuhan’dır.[31]
McLuhan
ve Innis arasındaki bu yakınlığa rağmen Innis’in düşüncelerinin McLuhan’ı etki
altına alması Empire and Communication (1950), The Bias of Communication
(1951) ve Changing Concepts of Time (1952) isimli eserlerinin
basılması ile birlikte mümkün olur.[32]
Harold Innis’in bu eserlerinde işlediği, iletişim teknolojilerindeki değişimin
tarihin motoru olduğu yönündeki tezi,[33]
McLuhan’ın bundan sonraki çalışmaları için adeta yeni bir başlangıç noktası
olur. McLuhan’a göre Innis’in bütün çabası, Yunan kültürünün yazının keşfiyle
ve bu keşfin sözlü kültüre yaptığı olumsuz etkiyle nasıl tahrip edildiğini
göstermektir.[34] Daha
önce Kanada’nın iktisadi tarihi hakkında çeşitli çalışmalara imza atmış olan
Harold Innis, yukarıda adı geçen eserlerle yeni bir düşünce durağına ulaşmış,
ekonomi merkezli tahlillerinin yerini iletişim merkezli çözümlemeler almıştır.
Örneğin Innis daha önce Kanada demiryolları tarihi ile ilgili olarak yaptığı
bir çalışmada[35]
demiryolunu iktisadi değeri açısından inceliyorken, son iki eserinde
demiryollarını iletişim bağlamı içerisine yerleştirmektedir.[36]
Marshall
McLuhan’ın, özellikle “Medyayı Anlamak” isimli kitabında Harold İnnis’in
“Empire and Communication” (1950) ve “The Bias Of Communication” (1952) isimli kitaplarından etkilendiği
görülmektedir. Harold İnnis çalışmalarında iletişim teknolojilerinin ekonomik,
sosyal ve politik kurumlar üzerindeki etkisini incelemiştir. McLuhan da aynı
kuramı izlemiş ancak İnnis’ten farklı olarak iletişim teknolojilerinin bireyler
ve kişiler arası iletişim üzerindeki etkilerini ele almıştır. Yeni iletişim
araçları sosyal organizasyonların yapılarını değiştirir. Yeni bir bilgi toplumu
oluşturur ve genellikle iktidarın merkezini değiştirir.[37]
Harold
İnnis, iletişim teknolojilerinin düşüncenin, bilincin, insanın nadir kavramsal
yeteneklerinin uzantısı olduğunu, dolayısıyla geniş anlamda temsil biçimleri
içeren iletişim araçlarının gerçek düşüncenin, beynin uzantısı olduğunu öne
sürmüştür.[38]
McLuhan’nın “Medium İs The Mesage” (Araç Mesajdır) isimli çalışmasında, bu
görüşü geliştirdiği görülmektedir. Ancak, İnnis ve McLuhan’ın zaman zaman bakış
açılarında farklılıklar yaşandığı da görülmektedir. McLuhan, elektronik çağda
insanların, yazılı kültürde olduğundan çok daha bilinçli olacağını savunmuştur.
Ona göre yazılı kültür insanların bilinçlerinin yok olmasına neden olurken
elektronik çağ, bilincin yeniden oluşmasını sağlayacaktır. McLuhan’ın bu
iyimser bakışına karşılık, Harold İnnis aynı oranda iyimser değildir.[39]
McLuhan’ın
Medya Kuramı
Marshall McLuhan, ilgi alanları oldukça farklı olan,
hem tarih, hem edebiyat, hem popüler kültür ve iletişimle hem de ekonomi ve
kalkınmayla ilgilenmiş bir isimdir. Özellikle 1950’lerden itibaren entelektüel
uğraşlarının temeline iletişim teknolojilerinin yarattığı dönüşümleri almış, bu
doğrultuda hem tarihi hem de çağdaş toplumsal ve kültürel yapıyı açıklayarak
kuramlar geliştirmiştir. İnsan yapımı olan bütün teknolojilere birer medya
formu olarak bakan McLuhan, her yeni iletişim teknolojisinin yeni bir toplumsal
çevre yarattığı tezini öne sürdükten sonra iletişim teknolojileri üzerine
ayrıntılı çözümlemeler yapma gereksinimi duymuştur, böylelikle de karşımıza
detaylı bir medya kuramı çıkmıştır.[40]
Edebiyatla özellikle de şiirle ilgilenmesi onu metinlerini oluşturmada farklı
bir söyleme de yöneltmiş, düşüncelerini sloganlaştırmasına sebep olmuştur. The
Medium is The Mesage (Araç Mesajdır) kitabı bunlardan biridir.
McLuhan, kitle iletişim süreçlerinin içerik merkezli
geleneksel yorumuna karşı çıkar ve iletişim sürecinde esas olanın mesajın
içeriği değil, mesajın yapılandırıldığı iletişim ortamı olduğunu öne sürer.
McLuhan’a göre böylesi bir tespit yapmak ve “iletişim aracının mesajın ta
kendisi olduğunu hatırlatmak yüzyıllardır bir denetim aracı olarak her şeyi
ayırıp böldüğünü düşündüğü Batı kültüründe “sarsıntı yaratıcı” bir faaliyette
bulunmak anlamına gelmektedir. McLuhan için “bir medyanın ‘içeriği’, hırsızın
bekçi köpeğinin aklını çelmek için ona uzattığı kanlı et parçasından başka bir
şey değildir. “İçerik” dönüştürücü ve etki edici bir güç olmayıp, yüzeysel bir
unsurdur ve kendi başına kitle iletişim süreçlerini açıklamaktan acizdir. Ona
göre bir iletişim ortamının içeriği ancak bir başka iletişim ortamı, bir başka
“çevre” olabilir. Örneğin elektronik çevrenin içeriği endüstri çağının mekanik
çevresidir ya da televizyonun içeriği film, kitabin içeriği kelime, kelimenin
içeriği harftir. Aynı şekilde, önemli olan televizyonun verdiği içerik değil,
bir iletişim teknolojisi olarak yarattığı görünmez çevredir. Bu nedenle
“televizyonun mozaiği”, içerikten tamamen bağımsız olarak Amerikan cehaletini
derin bir sofistikasyona dönüştürmeyi başarabilmekte, gazetedeki içerik
televizyonda sunulduğunda tarihte eşi benzeri görülmeyen bir çevre
yaratılmakta, bu çevrede insanların algıları, duyuş biçimleri, düşünceleri ve
kültürleri yeniden şekillenmektedir. “iletişim ortamı mesajın ta kendisidir.”[41]
McLuhan, araçların insanların duyu organlarının bir
uzantısı olarak ortaya çıktığını savunmuştur. Bu uzantı akla gelen her şeyi
kapsar. Konuşulan ve yazılı sözcük, giysi, ev, para, basın, yol, araba,
tekerlek, uçak, fotoğraf, telgraf, daktilo, telefon, sinema, radyo, televizyon…
Yani McLuhan’ın ünlü sözüyle araç mesajdır. McLuhan’ın bu sloganlaştırılmış
sözüne temel oluşturan düşünceleriniyse şöyle açıklayabiliriz: İçerik yerine
biçime eğilmek gerek. İletişimin şekli belli iletiler için tercihe sahiptir.
İçerik daima belli bir şekilde vardır ve bu biçimin dinamiği tarafından bir
dereceye kadar yöneltilir. Eğer araç bilinmezse mesaj da bilinmez. Bu anlamda
araç ortak iletidir. Araç kullanan kişilerin algısal alışkanlıklarını
değiştirir ve yansız değildir, kişilere olduğu kadar topluma da mesaj verir.[42]
Yani McLuhan mesajın içeriğinin iletildiği araçtan daha önemli olduğu görüşünün
aksine aracın bir etki oluşturduğunu savunur. Ona göre araçla neyin söylendiği
önemli değildir. Örneğin bir hikaye, sözlü söylenmesi, sahnede oynanması,
radyoda anlatılması, filmde gösterilmesi ve televizyonda sergilenmesiyle farklı
anlamlar kazanır. Araç doğal olarak bir dile ve eğilime sahiptir.[43]
Toplum içerikten ya da medyanın taşıdığı mesajlardan daha çok medyanın tipinden
etkilenir. Örneğin uydu televizyonunun önemli rol oynadığı bir toplum, okyanus
ötesi gemilerle yurtdışına taşınan basılı sözcüklere dayalı bir toplumdan
açıkça daha farklı bir araç biçimine sahiptir. Gündelik yaşam, dünyanın her
yanında öte yanına anında haber aktaran televizyonun olduğu bir toplumda daha
farklı yaşanır. Örneğin atlara, gemilere ya da telgraf tellerine bel bağlayan
toplumda önemli rol oynar.[44]
Tüm bu ifadeler tabii ki McLuhan’ın mesajın ne
olduğunu önemsemediği anlamına gelmemektedir. Mesajın iletildiği aracın göz
ardı edilmesi halinde yeni teknolojilerin anlanmasında ve anlamlandırılmasında
sorunlar yaratacağının, böyle bir durumun da toplumlar için şaşkınlık yaratıcı sonuçlar
doğurabileceğinin kaçınılmaz bir göstergesi olarak adlandırılabilmektedir.[45]
McLuhan, insanın düşüncesinin ve organlarının bir
uzantısı olarak yeni buluşlar yaptığını söylemektedir. Bütün medya, bir yeniden
yapımdır; insanın icra edebileceği yeteneklerin ötesinde hızlandırılmış bir
takım biyolojik yeteneklerin bir modelidir: Tekerlek, ayağın bir uzantısıdır;
kitap, gözün bir uzantısıdır; elbise, derinin bir uzantısıdır; elektrik
devresi, merkezi sinir sisteminin bir uzantısıdır. Her medyum, bizi ipnotize
edecek bir güçle girdap oluşturan kuvvetinin zirve noktasına getirilmiştir.
Medyumlar, bütün medya bir arada hareket ettiklerinde bilinçliliğimizi, ruhsal
anlamda tümüyle yeni evreler yaratacak ölçüde değiştirebilirler.[46]
McLuhan aslında bu düşüncesini Edward Hall’den etkilenerek geliştirmiştir. Hall
“Silent Language” isimli kitabında şu ifadeyi kullanmıştır: Bugün insanlar,
vücuduyla yapmaya çalıştığı her şeyin uzantılarını geliştirmiştir. Silahların
evrimi diş ve yumrukla başlar ve atom bombasıyla sona erer.[47]
McLuhan, araçların sadece bireyi değil, toplumun kültürel
yapısına da etki ettiğini savunmaktadır. McLuhan’a göre alet artık yalnızca
araç değildir, bir el, göz, ses protezi, bunun da ötesinde beyin protezidir.
Dolayısıyla toplumsal ve materyal arasında karşılıklı bir baskı sistemi
oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda bir metin, bir yorum düzeneğidir. Bir
iletişim aracıyla karşılaşma, insan tartışmalarının dokusunu oluşturan her şeyi
kapsar. Böylece, iletişim aracının kültürler üzerinde etkisi üzerine, Kanada
kültür ortamında hep sivrilen, “eğer sınırın öteki yanından gelen popüler
kültür üzerimize akıtılırsa, Kanada televizyonu içeriğinin durumu ne olacak?”
alışılmış sorusuna McLuhan “eğer Kanadalılar bunu izliyorsa, içerik
Kanadalıdır”, yanıtını verir.[48]
İletişim uzmanlarına göre McLuhan görüşleriyle
yıllardan beri sürüp giden iletişim tekniğinin nötrlüğü mitosunu yıkmaktadır.
Çünkü bu araçlar sandığımız gibi nötr, üzerine ne konulursa onu taşıyan ve bu
konumuyla da iletişim sürecinin dışında kalan araçlar değildir. Tam aksine,
iletişim sürecinde iletiye anlamını veren duyma, düşünme ve davranış üzerinde
etkili olan bir öğedir. McLuhan’ın deyişiyle insanların ilişki ve eylem
ölçülerini biçimleyen ve belirleyen şey kullanılan araçtır. Bir kültürün iletilme
biçimi ve tekniği bu kültürün içeriğini etkiler ve onu belirler. Bunun anlamı
da her iletişim tekniğinin ya da belli iletişim teknikleri, grubun belli tür
bir kültür ortaya çıkaracağıdır.[49]
McLuhan, enformasyon akışı üzerinde de kafa yormuştur.
Yoğun enformasyon içeriği devre dışı bırakmaktadır. McLuhan’a göre elektronik
çağda enformasyon insanların üzerine adeta “yağmur gibi yağmakta”,
enformasyonun aşırı hızı yüzünden her yeni enformasyon derhal bir öncekileri
geçersiz kılmaktadır.[50]
Enformasyonu ışık engelinin biraz altında sayılabilecek bir hızla hareket
ettiren bilgisayar, binlerce yıldan beri kendisini parçalara ayırmakta olan
insanın sonu olabilir.[51]
McLuhan’a göre insanların enformasyon yağmuruna maruz kalmadığı yerde savaş da
olmayacaktır. Bugün enformasyonun etrafımızı çepeçevre kuşattığı bir ortamda
yaşıyoruz ve savaş da enformasyon sağanağıyla birlikte sürüp gidiyor.
McLuhan aynı zamanda hızlı enformasyon akışı ile
bireylerin de daha hızlı tüketmeye yönlendirildiğini bu durumun kapitalist
sistemin kontrolünü elinde bulunduranlar için örneğin; reklamcılar, tüketim
mallarının imalatçıları olan firmalar ve onların ortakları için kaçırılmaz bir
fırsat olduğunu belirtmektedir. Artık bu global köyün yöneticisi bu kontrol
mekanizmasını sağlayanlar olmuştur. Bu bağlamda, kitleler neredeyse tek bir
kaynaktan iletilen ve iletilmesi istenen mesajlarla adeta tek
tipleştirilmektedirler. Bireylere kitle iletişim araçlarıyla iletilen
mesajlarla ne yemeleri ne giymeleri gerektiği ve nerelere gitmeleri gerektiği özetle
nasıl yaşamaları gerektiği bir şekilde empoze edilirken aslında tüketim toplumu
olmanın gereklilikleri de aşılanarak tek tipleşme sağlanmaktadır.[52]
20. yüzyılın en önemli kitle iletişim aracı haline
gelen ve toplumsal etkileri bakımından diğer bütün kitle iletişim araçlarını
gölgede bırakan televizyon, 1800’lü yılların başından itibaren ardı ardına
yapılan bir takım buluşların sonucu olarak ortaya çıktı.[53]
Televizyon kelimesi ilk kez 1909 yılında Evrensel Paris Fuarı’ndaki bir
konferansta kullanıldı. 1925’ten itibaren birçok televizyon prototipi ortaya
çıktı. Aynı yıllarda birçok mucit hareket eden görüntüler elde etmek ve bunları
aktarmak üzere çalışıyordu. Bugün televizyonun mucidi olarak kabul edilen John
Logie Baird, 26 Ocak 1926’da Londra’da 28 satırı 12.5 kez tarayarak ilk
televizyon gösterimini yaptı.[54]
Elektronik tarama tekniği kullanılarak ilk düzenli
televizyon yayını İngiltere’de gerçekleştirildi. 2 Kasım 1936’da başlayan yayın
Londra’da Aleksandra Palace’da kurulan televizyon stüdyosundan yapılıyordu. 405
satır çizgili yayın haftada 24 saat sürüyordu ve Londra çevresindeki 20 bin
televizyon alacısı tarafından izleniyordu.[55]
Televizyonla ilgili bu ilk çalışmalar, 1939 yılında
başlayan İkinci Dünya Savaşı ile birlikte akamete uğradı. Televizyon savaşın
ardından 1950’li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başladı. Bu yıllardan
itibaren de iletişim bilimcilerin dikkatini çekmeye başladı. Daha çok
edebiyatla ilgilenen ve eğitimini de bu alanda alan McLuhan da bu yıllardan
itibaren kitle iletişim araçlarıyla, özellikle de televizyonla ilgilenmeye,
televizyonun toplum üzerindeki etkisine eğilmeye başlamıştır.
McLuhan, yirminci yüzyılda iki değil, üç dünya savaşı yaşandığını
öne sürer ve bu savaşları egemen iletişim ve haberleşme teknolojileri ile doğrudan
ilintilendirir. McLuhan’a göre Birinci Dünya Savaşı bir demiryolu savası, İkinci
Dünya Savaşı ise bir radyo savaşıdır. Eğer bu iletişim teknolojileri olmamış olsaydı
bu iki dünya savaşının da bu şekilde cereyan etmesi mümkün değildi. McLuhan, yaşadığı
dönemde üçüncü bir dünya savaşının yaşandığını düşünür.[56]
McLuhan’a göre 1960’ların ikinci yarısından sonra gündeme gelen üçüncü dünya
savaşı sivil ve askeri cepheler arasında bir ayrım gözetmeyen bir televizyon
gerilla savaşıdır.[57]
Vietnam, 1960’lı yılların küresel çatışma alanlarından
biriydi. Kuzey ve Güney Vietnam arasındaki savaşa ABD’nin de aralarında olduğu küresel
güçler de dahil olmuş ve savaş yaklaşık 20 yıl sürmüştür. Vietnam Savaşı
Amerikan medyasında da geniş yer bulmuştur.
McLuhan, televizyonun Vietnam Savaşı’nı yoğun bir
şekilde yansıtış biçiminin, Washington açısından bir felaket olduğunu
düşünmektedir. Çünkü televizyon, Vietnam Savaşı’nı yoğun bir şekilde islemekle
insanları savaşa karşı yabancılaştırmıştır. Oysa gazetelerin insanların
savaştan uzak durmalarını, savaşa karşı yabancılaşmalarını sağladığını
söylememiz mümkün değildir; çünkü gazete ‘sıcak’ bir araçtır ve bir şeyleri
bünyesine çekmemektedir.”[58]
Bununla birlikte McLuhan Vietnam Savaşı’nın televizyon sayesinde insanların
evlerine taşındığını ve insanları pasif bir izleyici olmaktan çıkarıp aktif
birer katılımcıya dönüştürdüğünü de iddia eder.[59]
McLuhan’a göre “oturma odalarımız seçim sandıklarına dönüşüyor, özgürlük
yürüyüşlerine, savaşa, devrimlere, çevre kirliliğine, başka birçok olaya
televizyon aracılığıyla katılım her şeyi değiştiriyor. [60]
Özetle McLuhan “elektrik devresi”ni çağın teknolojisi
olarak görmekte ve insanın merkezi sinir sisteminin bir uzantısı olarak
değerlendirmektedir. Televizyon da “merkezi sinir sistemimizin en yeni ve en
olağanüstü elektrik uzantısı”[61]
Aracın
mesaj olduğunu öne süren McLuhan ayrıca araçları sıcak (hot) ve soğuk (cool)
olmak üzere ikiye ayırmaktadır. McLuhan’a göre sıcak araçlar izleyici
katılımının zayıf olduğu araçlar olarak bilgiyi eksiksiz iletirler. İzleyici
katılımının daha güçlü olduğu soğuk araçlar ise, bilgi iletiminde eksik
unsurların izleyicinin kendi zihninde tamamlamak zorunda olduğu araçlardır.[62]
McLuhan’a göre “soğuk medya” izleyicileri bir şeyler yapmaya zorlayan, boşluk
doldurmaya iten medyadır. Bir başka deyişle o, içine çeken medyadır. Bir
konuşma, bir müsvedde ve televizyon bu nedenle soğuk medyadır.[63]
McLuhan’a göre insanlar yaşadıkları çağa çıplak gözle
bakmak yerine bir dikiz aynası aracılığıyla bakarlar. Bu durumda, doğal olarak
yaşadıkları çağdan bir önceki çağın temel değerlerini, yönelimlerini, maddi ve
teknolojik özelliklerini kendi çağlarına hamleder ve yanlış bir biçimde kendi
çağlarını bir önceki çağın adıyla anarlar. Toplumun çok büyük bir bölümünün kendi toplumuna dikiz
aynası aracılığıyla baktığının farkında olmadığını, yeni bir evrede yaşadığı
halde hâlâ kendisini eski evrede yaşıyor farz ettiğini belirten McLuhan bu
noktada sanatçılara ayrıcalıklı bir konum bahşeder ve yalnızca bu süreci
onların doğru okuyabildiğini öne sürer. McLuhan’a göre hakiki sanatçı “bugün”ü
çıplak gözle okuyabilmekte ve her ne kadar zaman zaman eski döneme özlem duysa
da bugünün acılarını, çelişkilerini, sevinçlerini ve umutlarını eserlerinde bir
arada yansıtabilmektedir. “Sanatçı, biyolojik kalıtım ve teknolojik
yenilik(ler) tarafından yaratılan çevreler arasında bir köprü kurmanın
yollarını keşfeden kişidir”[64]
diyen McLuhan’a göre, sanatçıların müdahaleleri olmaksızın insanlar
teknolojileri nadiren benimseyebilir ve kısmen onların yardımcı-mekanizmaları
olabilir.[65]
McLuhan sanatçılar gibi gençleri de toplumun
genelinden ayrı bir yere koymaktadır. McLuhan’a göre yaşadıkları çağa bir
“dikiz aynası” aracılığıyla bakan ve halen mekanik çağda yaşadığını zanneden
topluma karşı, gençlerin elektronik iletişim teknolojileri sayesinde
biçimlendirilen anlam dünyaları “ileri” bir aşamayı temsil etmektedir. O, yeni iletişim
teknolojilerinin ürettiği anlamların insanların duyuları arasındaki eşgüdümü yeniden
sağlamalarına büyük bir katkıda bulunduğunu düşünmektedir.[66]
Marshall McLuhan, insanlık tarihini Kabile Çağı,
Edebiyat Çağı, Basım Çağı ve Elektronik Çağı olmak üzere dört döneme
ayırmıştır. Kabile Çağı, alfabenin bulunmasıyla değişmiştir ve Edebiyat Çağı’na
geçilmiştir. İlk dönemde insanlar sadece duyma önemli iken ikinci dönemde
kulakları kadar gözlerini de kullanmaları zorunlu hale gelmiştir. Matbaanın
bulunmasıyla Edebiyat Çağı da sona ermiştir. Böylece görsel bağımlılık daha da
yaygınlaşmıştır. Dünya çapında bütün görüş ve düşüncelere şekil verilmiştir.
McLuhan’a göre telgrafın icat edilmesiyle insanlar
büyük değişim geçirerek “Elektronik Çağa” geçmişlerdir. McLuhan, basılı kitapla
oluşan bireyselliğin global köyde yeniden ortadan kaktığını düşünmektedir.
Telgrafla başlayan yeni süreç bireysel ve toplumsal bilinçliliği ortaya
koymuştur. Biz şimdi enformasyon ve iletişim döneminde yaşıyoruz. Elektronik
medyada bütün insanların katılımı söz konusudur. McLuhan televizyonun aynı anda
büyük bir hızla insanları bütün orta ve zamanlara götürdüğüne dikkat
çekmektedir.
McLuhan’a göre Gutenberg ile başlayan basım devrimi
endüstri devrimin öncüsü olmuştur. Ancak basım devrimi aynı zamanda toplumu
parçalamıştır. Dolayısıyla okuyucular tek başlarına okuma fırsatını elde
etmişler ve toplumdan soyutlanmışladır. Ancak elektronik medya sayesinde
insanlar dünyayı yeniden birlikte algılamaya başlamışlardır.[67]
McLuhan’ın dört döneme ayırdığı insanlık tarihinde
özellikle, matbaanın icadıyla başlayan ve “Basım Çağı” olarak nitelediği döneme
mesafeli olduğu, telgrafın icadıyla başlattığı “Elektronik Çağı” ise daha öne
aldığı, televizyonu da bu çağın merkezine koyduğu görülmektedir.
McLuhan’a
göre televizyon, en temelde, insanın önce alfabe daha sonra da matbaa
teknolojisinin tahrip ettiği otantik yönünü ona geri veren bir teknolojidir. O
matbaanın insanın kendi doğal denge durumuyla arasında açtığı mesafeyi kapatmış
bir teknolojik öz ve öznedir. McLuhan’a göre televizyonun yarattığı yeni çevre
hayatın bütün alanlarını belirleyen, etkili bir kitle iletişim aracıdır ve
sağladığı imkanlarla dünyanın küresel bir köy olmasına hizmet etmiştir.
McLuhan’a göre televizyon sayesinde izleyici ekrana dönüşmekte[68],
televizyondaki imgeler insanlara yöneltilmektedir. McLuhan,“ekran sizsiniz”[69]
sözüyle bu süreci betimlemek istemektedir. İzleyicinin televizyon karşısında “ışık
içtepileri”nin bombardımanına maruz kaldığına inanan McLuhan[70],
ekran ve izleyici arasındaki mesafenin ortadan kalkmış olmasını elektronik
iletişim teknolojilerinin etki gücünü göstermek için gündeme getirmiştir.[71]
McLuhan iletişim teknolojilerini, tarihi şekillendiren
temel unsur olarak görür. Ona göre yazı, medeniyetin doğuşuna işaret ettiği
gibi, matbaa da yeni bir toplum türünün ortaya çıkmasına yol açmıştır. Aynı
şekilde modernlik de matbaa sayesinde gün yüzüne çıkmış, halihazırda tanıklık
edilen çağdaş toplumsal ve kültürel çevre ise elektrik teknolojisi tarafından
üretilmiştir.[72]
McLuhan, her ne kadar modernliğin matbaa sayesinde gün
yüzüne çıktığını düşünse de bu teknolojinin hayatın her alanında parçalılık ve kompartımanlaşmaya
yol açtığını düşünmektedir. McLuhan’a göre bu durum ancak elektrik teknolojisi
ile birlikte ortadan kalkmaya başlamış, elektronik iletişim teknolojileri insanlığı
yeniden tarihin başlangıç noktasına geri götürmüş ve bu karşımıza “küresel köy”
aşamasını çıkartmıştır. McLuhan’ın köy metaforunun temelinde “sır” kavramı
vardır. Nasıl ki bir köyde yaşayan herkes varlığını sürdürmek için birbiriyle ilişki
kurmak zorundaysa ve bu ortamda “sır” yoksa aynı şekilde elektronik iletişim teknolojilerinin
marifetiyle gün yüzüne çıkan küresel köyde de herkes herkesle ilgilidir.
Küresel köy, sırrın olmadığı yerdir. Özel hayatın bir önemi kalmamış, dahası
özel hayat ve kamusal hayat arasındaki sınır çizgisi, insanlar arasındaki sır
perdesi ortadan kalkmıştır.[73]
McLuhan’ın medya kuramı, kitle iletişim
teknolojilerinin yaratıcı ve yıkıcı boyutlarını anlamaya hasredilmiş, kitle iletişim
teknolojileri “bağımlı değişken” olarak değil, kelimenin tam anlamıyla “bağımsız
değişken” olarak değerlendirilmiştir. McLuhan, kitle iletişim teknolojilerini
hayat alanının en sahici unsurları olarak görmüş ve kitle iletişim araçlarının yarattığı
devrimci dönüşümleri eserlerinde incelemeye çalışmıştır. McLuhan, her yeni iletişim
teknolojisinin yeni bir çevre yarattığına inanmış ve bu çevrede hayatın
organizasyonunun ve ritminin baştanbaşa değiştiğini iddia etmiştir. McLuhan
için kitle iletişim araçları güçlü, belirleyici, özerk ve aktif bir özne
hükmündedir ve kendi iktidar alanını oluşturmuştur. McLuhan, özellikle
elektronik iletişim teknolojilerinin olumlu rolünü benimsemiş olduğundan
inandığı toplumsal ve ahlaki projeyi desteklemek amacıyla bu teknolojilerden
nasıl yararlanabileceği üzerine de kafa yormuş, özellikle çocuklar ve gençlerin
kitle iletişim araçları karşısında konumu ile ilgilenmiştir.[74]
McLuhan’ın analizlerinin temelinde iletişim teknolojilerinin
bütün hayat alanlarını belirlediği ve tarihi şekillendirdiği düşüncesi yatmaktadır.
McLuhan, Innis ve Hall başta olmak üzere teknolojinin tarihi ve toplumu şekillendiren
temel güç olduğunu göstermeye çalışan düşünürlerden beslenmiş ve düşünce hayatı
boyunca bu yaklaşım çerçevesinde eser vermiştir. McLuhan, teknolojinin başlangıçta
insanlar tarafından şekillendirildiğini ancak kısa bir süre sonra teknolojinin
insanları şekillendirdiğini öne sürer. McLuhan için “insanlar makine dünyasının
cinsel organları”dır[75]
ve bu nedenle “teknolojilerimiz” bizim
hakkımızdaki en insani şeylerdir.[76]
McLuhan’a göre her yeni teknoloji
kendisinin içerisinde yozlaştırıcı ve küçük düşürücü olarak algıladığı bir
ortam yaratır[77] ve
duyusal hayatı yeniden biçimlendirir.[78]
McLuhan, her yeni teknolojinin bir insan organının uzantısı olarak varlık bulduğuna
inanmaktadır.
McLuhan, teknolojik gelişmeleri insani oluşumların ve
toplumsal süreçlerin temeline yerleştirir. Ona göre her yeni teknoloji toplumu olduğu
kadar eski teknolojiyi de dönüştürme gücünü içinde barındırmakta, bu nedenle örneğin
televizyon sayesinde radyo bir eğlence ortamı olmaktan çıkarak, bir tür
sinirsel enformasyon sistemine dönüşebilmektir.[79]
Çağdaş dünyada “elektrik süreçler”in dünyayı “merkezileştirmekte, birleştirmekte
ve hızlandırmakta” olduğuna inanan McLuhan[80],
yeni küresel köyde yeni bir tarihsel deneyim tarzının gün yüzüne çıktığına inanır.
Tüm bu nedenlerle teknoloji karşısında “hepimiz robotuz” diyen[81]
McLuhan’ın düşüncelerini “teknolojik determinizm” bağlamında ele alabilmemiz
mümkündür.
McLuhan’a yöneltilen eleştiriler
Marshall McLuhan, hem döneminde hem de sonraki
süreçte, çok sayıda iletişim bilimciyi etkilemiş bir düşünürdür. Hala “Araç
Mesajdır”, “Global Köy” ve benzeri pek çok sloganlaşmış söylemine atıfta
bulunulmaktadır. Ancak, bununla birlikte
pek çok söylemi de hem döneminde hem de günümüzde eleştiriler almıştır ve
almaya devam etmektedir.
McLuhan’ın iletişim alanına edebiyat eleştiri
alanından geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. İrfan Erdoğan, “McLuhan’ın gelişmesi
tarihsel teknolojik saptayıcılıktan, tarihsiz pozitivist, tutucu, fırsatçı
self-reklamcılığa doğru gerileme olmuştur”[82]
saptamasını yapıyor.
McLuhan’ın en popüler kitabı olan Understanding Media
1964’de yayınlandı. McLuhan bu yapıtıyla teknolojik belirleyicilik yaklaşımı
anlayış ve yorumunu duyuların transformasyonu açısından belli bir düzeye
getirdi. Ardından, McLuhan hızla popüler kültürün egemen yapısının ona uzattığı
oltaya zevkle takılarak hem bu yapının hem de kendi kişisel çıkarlarını
destekleyen girişimlere başladı. Vaktini korporate yemek ve dans partilerinde
çerez olarak (konuşmacı) tv stüdyolarında, radyoda vb, hemen her meşhur
Amerikan politikacısının yaptığı gibi, paralı olarak, ders verme ve konuşma
yapmalarda geçirmeye başladı. Meşhur olmanın meyvelerini toplama yolunda,
örneğin 1967’de CBS Record ile “Medium is the massage (mesaj değil, masaj) with
Marshall McLuhan” kaydını yaptı. 1973’de Picnic in Space adlı bir filmde
medyanın duyuları “değiştirmesini” gösteriyle anlatmaya çalışan bir film yaptı.[83]
Medyayı
Anlamak basıldıktan sonra medyanın giderek daha fazla McLuhan’a ilgi göstermesi
yalnızca bu kitabın uyandırdığı etki ile sınırlı değildir. Medyanın McLuhan’a
sıklıkla yer vermeye başlaması kendilerine “yetenek avcısı” diyen Dr. Gerald
Feigen ve Howard Gossage isimli San Franciscolu iki reklâmcının McLuhan’ı
keşfetmesi sayesinde olacaktır. Bu süreçte McLuhan’ın makaleleri ve onunla
yapılmış söyleşiler birçok popüler dergide çıkmaya başlayacaktır. Fortune,
Newsweek, Life, Esquire, New York Times, Time,
The National Review, Glamour, Family Circle, Partisan
Review, Look, TV Guide, McGalls, Playboy, Encounter,
Family Circle, The Saturday Evening Post, Vogue ve Mademoiselle
basta olmak üzere birçok dergi onunla söyleşi yapmıştır.[84]
1966 yılında McLuhan hakkında onlarca yazı kaleme alınacaktır. Yalnızca New
York Times’ta 1966’da yirmiye, 1967’de otuza yakın McLuhan’ı konu edinen
makale yayımlanmıştır.
McLuhan,
düşünce hayatı boyunca aldığı en yoğun eleştiriyi, Medyayı Anlamak’ta da dile
getirdiği ve bir iletişim ortamı olarak kitabın elektronik medya teknolojileri
sayesinde modasının geçtiği, etki gücünün ortadan kalktığı yönündeki tezi
dolayısıyla almıştır. Bir keresinde McLuhan dünyanın dört bir yanından şairler,
oyun-yazarları, romancılar, denemeciler ve akademisyenlerin katıldığı
uluslararası P.E.N. kongresinde bu kitabındaki tezleri özetleyen bir tebliğ
sunmuş ve McLuhan’ın bir iletişim ortamı olarak kitap hakkında ortaya koyduğu
düşüncelere yöneltilen eleştiriler toplantının bütününe damgasını vurmuştur. 15
Haziran 1966 tarihli New York Times gazetesinde yayımlanan bir habere göre
McLuhan bu tezi ile bu toplantının huzurunu kaçırmıştır.[85] Bu toplantıda söz alan Macar edebiyatçı Ivan
Boldizsar McLuhan’ı dinlediğinde Oswald Spengler’ın The Decline of the West
isimli eserini okumuşçasına dehşete kapıldığını ifade etmiştir.[86]
Aynı şekilde Medyayı Anlamak hakkında yazılan eleştiri yazılarında da McLuhan
çoğunlukla “kitap düşmanı” olarak takdim edilmiştir. Bu durum, McLuhan’ın
akademik camia tarafından dışlanmasının da en önemli gerekçelerinden bir
tanesidir. Söz konusu eleştiri yazılarında McLuhan’a yöneltilen bir başka
eleştiri de onun anlamsız ve tutarsız şeyler söylediğidir.[87]
McLuhan’a
getirilen en büyük eleştiri, özellikle bilim dünyasından, çalışmalarının
bilimsellikten uzak olması yönünde olmuştur. McLuhan 1959’da ABD’nin National
Association Of Educational Broadcasters (NAEB) için bir araştırma yaptı. Bu araştırma
sonucu “Report on Project in understanding new media” raporu oluştu. Rapor
1960’da bir konferansta sunuldu ve AV Communication Review Journal’da
yayınlandı. Bu araştırma ve raporda “test edilebilir hipozerler” üzerinde
duruluyordu. Fakat McLuhan “test edilebilir hipozerler” yanını terk etti ve
kendi edebiyat, sanat ve şiirsel ve de çoğu bilim adamı için bilimsel olmayan
bir yaklaşım tarzını seçti.[88]
McLuhan'ı
değerlendirenlerin yaklaşımı bir peygamberin sözü kadar önem verenlerle, yeni
bir biçimin yaratıcısı bir "poetmanque" olduğunu huşuyla belirtenler
(Theall), "un peu charlatanesque" olmasına rağmen biraz ilgi
gösterilmesini" (Lefebvre) ve saçmaladığını söyleyenlere kadar çeşitlilik
gösterir: Sclesinger'e göre (1967) McLuhanism sonsuz ve random monologun,
"uydurma kıyaslamanın", "umutsuz saçmalığın",
"şovmenliğin", "şok yaratıcılığın", "nutuksal
sofuculuğun", "başdöndürücü yorumculuğun" hepsi birlikte
"horozlanarak" ve ayırım yapmadan karışımıdır. Mcluhan'a
karşı-eleştiriler 1960'ın ortasında, popülerliğini medya sayesinde artmasıyla
birlikte, ayni zamanda, arttı. Ardından Neil (1993) gibi eski-McLuhanist yeni
karşı-Mcluhanistler McLuhan'ın sihirli edebiyat ve klişeci gücünden kurtulmanın
verdiği rahatlıkla eleştiriler sunmuşlardır. Wasson 1972'de McLuhan'ı modernist
olarak nitelemiştir. Carey 1967'de teknolojik saptayıcı olarak
değerlendirirken, 1981'de Gronbeck "söylevci teorist",
"pozitivizmin ürünü ve post-modern düşüncenin bebeği", ve Baudrillard
"teknolojik idealist" olarak nitelediler. Finkelstein (1969) en
popüler, özlü ve iyi hazırlanmış bir eleştiriyle geldi: Mcluhan'ın hem yaklaşım
tarzını eleştirdi, hem de tarihsel örneklerindeki büyük yanlışlıkları
göstererek tarihi tahrif ettiğini belirtti. Ayrıca, Mcluhan'ı "spoekesman
of corporate establishment" olarak niteledi. Hem karşı-eleştirileri hem de
destekleyici eleştirileri toplayan en önemli yapıtlardan biri Toby Goldberg'in
"An examination, critique and evaluation of the mass communication
theories of Marshall Mcluhan" başlıklı tezidir (1971).[89]
SONUÇ
Marshall
McLuhan, hiç şüphesiz 20’inci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir.
Özellikle iletişimle ilgili ortaya attığı fikir ve öngörüler günümüzde de
tartışılmaya devam etmektedir. Bunun en önemli sebebi, her ne kadar yoğun
eleştiriler alan görüşleri olsa da bazı savlarının doğruluğunun zamanla ortaya
çıkmasıdır.
Kitle iletişim araçlarını inceleyen McLuhan, sürecin nereye gittiğini görebilmiş ve özellikle bilgisayar ve uydu teknolojilerindeki hızlı gelişme ile dünyanın küresel bir köye dönüştüğü fikrini ortaya atmıştır.
McLuhan’ın The Medium is The Mesage (Araç Mesajdır) ve Understanding Media (Meydayı Anlamak) isimli kitapları da en fazla tartışılan çalışmaları arasında yer almaktadır. McLuhan, “Araç Mesajdır” isimli çalışmasında aracın bizzat kendisinin mesaj olduğunu, yani öznenin aracın kendisi olduğunu savunmuştur. İnsanların araçları şekillendirdiğini sonraki süreçte ise araçların insanları, dolayısıyla toplumu dönüştürdüğünü söyleyen McLuhan, çalışmalarında buna pek çok örnek vermektedir.
McLuhan, asıl ününü “Medyayı Anlamak” isimli çalışması ile elde etmiş, 1964’te yayımlanan bu kitabının ardından uluslararası tanınırlığa kavuşmuştur. Kitaba özellikle medya yoğun ilgi göstermiş, McLuhan, Amerikan dergi ve gazeteleri başta olmak üzere çok sayıda gazete ve dergiye röportaj vermiş, televizyon ve radyo programlarına katılmıştır.
Medyanın gücünü kullanan McLuhan, sözkonusu yayınlarla bütün dünyada tanınan, popüler bir isim haline gelmiştir. Ancak, bilim dünyası McLuhan’ın görüşlerine itibar etmemiş, çalışmalarını bilimsellikten uzak bulmuştur. Bunda, McLuhan’ın kitle iletişim araçlarında çok sık yer almasının da etkisinin olduğu düşünülebilir (O dönemde, erkek eğlence dergisi Playboy’a dahi röportaj vermiştir.)
McLuhan, çalışmalarında alışılmış akademik bir üslup yerine, popüler bir üslubu tercih etmiştir. İlk bakışta bölümler arasında kopuklukların olduğu da söylenebilir.
Prof. Dr. İrfan Erdoğan, McLuhan’ın 1959 yılında, ABD’de Ulusal Yayıncıları Eğitim Birliği için bir rapor hazırladığını; raporda "test edilebilir hipotezler" olmasına rağmen daha sonra bazı değişiklikler yaparak kitap haline getirdiği bu rapordan, “test edilebilir” bölümleri çıkardığını belirtmektedir.
Akademi çevrelerinin belirtmiş olduğu gibi McLuhan’ın çalışmalarının genel olarak “test edilebilirlik”ten uzak, daha çok varsayım ve öngörüye dayandığını söylemek mümkün. Onun için medyanın da geniş yer vermesiyle 1960’larda oldukça popüler bir isim haline gelen McLuhan, daha sonra unutulmuştur. Yeniden tanınır hale gelmesi ise onun öngörülerinin pek çoğunun zamanla gerçekleşmesi ile mümkün olmuştur. McLuhan’ın yeniden doğuşunun bilgisayar teknolojisi, özellikle de internetle olduğunu söyleyebiliriz. 1990’lı yıllardan itibaren internet teknolojisinin gelişmesi, tam da McLuhan’ın dediği gibi dünyayı küresel bir köy haline getirmiştir. Sağlığında, akademi dünyasınca pek itibar edilmeyen ve kısa sürede unutulan McLuhan’ın üzerideki örtü, bilgisayar teknolojilerindeki gelişme ile aralanmaya başlanmış, 1990’lı yıllardan itibaren akademi dünyası da onun eserlerine ilgi duymaya başlamıştır.
KAYNAKÇA
Altay, Derya, Kadife
Karanlık, Su Yayınevi, İstanbul, 2005
Altun, Fahrettin, M.
McLuhan ve J. Baudrillard’ın Medya Kuramlarının Karşılaştırmalı Çözümlemesi, doktora
tezi, 2006
Erdoğan, İrfan, Marshall
McLuhan ve İletişim: Kimlik ve Kim Değillik, http://www.irfanerdogan.com/makaleler/mcluhan.htm, 20.10.2016
Gidens, Antony, Sosyoloji,
Çev: Şebnem Pala Güzel, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2013,
Gordon, W.
Terrence, Marshall
McLuhan: Escape into Understanding: A Biography, Basic Books, 1997,
Jeanneses, Jean Noel, Medya Tarihi, Çev: Esra Adak, İstanbul, 1998,
Maigret, Eric, Medya
ve İletişim Sosyolojisi, Çev: Halime Yücel, İletişim Yayınları, İstanbul,
2014
Marchand, Philip, Marshall
McLuhan: The Medium and the Messenger, The MIT Press, 1998.
Marshall McLuhan, Global Köy, Scala
Yayıncılık, İstanbul, 2001, Çev: Bahar Öcal Düzgören
Özçağlayan, Mehmet, Yeni İletişim Teknolojileri, İstanbul, 1988,
Rigel, Nurdoğan, Kağıt
Kaplanlar, Der Yayınları, İstanbul. 1993.
Rigel, Nurdoğan, Elektronik
Rönesans, İstanbul, 1991
Yengin, Didem Ataman, Mekanikleşen Birey Arçelik Örneğinin R. Barthes’a Göre Çözümlemesi,
The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2012, yayın 1
Yeşilorman, Mehtap- Koç, Firdevs, Bilgi Toplumunun Teknolojik
Temelleri Üzerine Eleştirel Bir Bakış, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, Cilt: 24, Sayı: 1, 2014
[1] W. Terrence Gordon, Marshall
McLuhan: Escape into Understanding: A Biography, Basic Books, 1997,
s.99-100
[2] Philip Marchand, Marshall McLuhan: The Medium and the
Messenger, The MIT Press, Revised edition, 1998. s.20
[3] Gordon, age, s.40
[4] Marchand, age, s. 33-34
[5] Marchand, age. s. 26-27.
Aktaran, Fahrettin Altun, M. McLuhan ve J. Baudrillard’ın
Medya Kuramlarının Karşılaştırmalı Çözümlemesi, yayınlanmamış doktora tezi, 2006 s.36
[6] Fahrettin Altun, age. s. 36
[7] Altun, age, s. 37-38
[8] Altun, age, s. 37
[9] Altun, age, s. 39
[10] Derya Altay, Kadife Karanlık, Su Yayınevi, İstanbul, 2005 s. 11
[13] Altay, age, s. 11-12
[14] Altun, age, s. 185
[15] Altun, age, s.179
[16] Altun, age, s.46
[17] Marchand, age. s. 15, aktaran,
Altun, age, s.46
[18] Fitzgerald, Marshall McLuhan: Wise Guy, s. 15, aktaran, Altun, s.46
[19] Marshall McLuhan,
"Letter to Elsie and Herbert McLuhan; June 1932," Letters of
Marshall
McLuhan, Ed., Matie
Molinaro, Corinne McLuhan ve William Toye, Toronto, Oxford, New York,
Oxford
University Press, 1987, s. 11. aktadar, Altun, s. 48
[20] Gordon, age. s. 54, aktaran, Altun, s.49
[21] Gordon, age. s. 54. aktaran, Altun, age. S.50
[22] Marchand, age. s. 39. aktaran, Altun, s. 54-55
[23] McLuhan bu dönemi
söyle hatırlar: “öğrencilerle aramızda bir dil engeli vardı. Ya onlar benimkini
öğrenecekti ya da ben onlarınkini.”
Richard Schickel, "Marshall
McLuhan: Canada's Intellectual
Comet", Harper's, Kasım 1965. aktaran, Altun, age.
s. 58
[24] Marshall McLuhan, "Interview
with Professor McLuhan", Newsweek, 06.03. 1967, s. 50, aktaran,
Altun, age. s. 58
[25] Gerald Emmanuel Stearn,
"Conversations with McLuhan", Encounter, Haziran 1967, s. 50,
aktaran, Altun, age, s. 58
[26] Marshall McLuhan,
"Letter to Elsie, Herbert, and Maurice McLuhan; June 2, 1935," Letters
of
Marshall McLuhan, Ed., Matie
Molinaro, Corinne McLuhan ve William Toye, Toronto, Oxford,
New
York, Oxford University Press, 1987, s. 129, aktaran, Altun, s. 62
[27] Wyndham Lewis, America and
Cosmic Man, New York, Doubleday, 1949, s. 21, aktaran, Altun, age, s.64
[28] Marchand, age, s. 69, aktaran, Altun, age, s.64
[29] Marchand, age, s.64-65
[30] Dennis Duffy, Marshall
McLuhan, Toronto, McClelland & Stewart, 1969, s. 14, aktaran, Altun, s.
69
[31] McLuhan, "Letter to Maurice McLuhan; December
1934," s. 208, aktaran, Altun, age, s.69
[32] Altun, age, s.69
[33] Harold A. Innis, The
Bias of Communication, 2 ed., Toronto, University of Toronto Press, 1964,
s.
3, aktaran, Altun, age, s. 70
[34] McLuhan, "Letter to Pierre
Elliott Trudeau; July 12, 1968," s. 429, aktaran, Altun, age, s. 70
[35] Harold A. Innis, A
History of the Canadian Pacific Railway, Canadian Writers, Toronto,
McClelland & Stewart, 1923.
Innis’in bu eseri Chicago Üniversitesi’nde tamamladığı doktora
tezinin
kitaplaşmış halidir. Aktaran, Altun, age, 70
[36] Altun, age, s.70
[37] Altay, age, s. 13-14
[38] Altay, age, s. 14
[39] Altay, age, s. 14
[40] Altun, s.297
[41] Altun, s.298
[42] Nurdoğan Rigel, Kağıt Kaplanlar, Der Yayınları,
İstanbul, 1993. S,135, aktaran Altay, age. s. 15
[43] Altay, age, s.15
[44] Antony Gidens, Sosyoloji, Kırmızı Yayınları, İstanbul,
2013, Çev: Şebnem Pala Güzel, s. 631
[45] Didem Ataman Yengin, Mekanikleşen Birey Arçelik Örneğinin R.
Barthes’a Göre Çözümlemesi, The Turkish Online Journal of Design, Art and
Communication, 2012, yayın 1, s. 14
[46] Marshall McLuhan, Global Köy, Scala Yayıncılık, İstanbul,
2001, Çev: Bahar Öcal Düzgören, s.145
[47] Altay, age. S. 19
[48] Eric Maigret, Medya ve İletişim Sosyolojisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014,
çeviren: Halime Yücel, S.138
[49] Altay, age. S.16
[50] McLuhan ve Fiore, Yaradanımız
Medya: Medyanın Etkileri Üzerine Bir Kesif Yolculuğu, s. 63,
aktaran, Altun, s. 300-301
[51] Mcluhan, age, s.156
[52] Yengin, age, s. 14
[53] Nurdoğan Rigel, Elektronik Rönesans, İstanbul, 1991,
s.19,
[54] Mehmet Özçağlayan, Yeni İletişim Teknolojileri, İstanbul,
1988, s. 105
[55] Jean Noel Jeanneses, Medya Tarihi, Çev: Esra Adak, İstanbul,
1998, s. 261
270-271, aktaran, Altun, s.301
[59] Altun, age, s. 301
[62] Mehtap Yeşilorman, Firdevs Koç, Bilgi Toplumunun Teknolojik Temelleri Üzerine Eleştirel Bir Bakış, Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 24, Sayı: 1, 2014 s. 123
[66] Altun, age. S. 312
[67] Altay, age, s.20
[71] Altun, age. S.323
[72] Altun, age., s. 333
[73] Altun, age., s.336
[74] Altun, age. S.318-319
1968, s. 18, aktaran, Altun, s. 330
[82] İrfar Erdoğan, Marshall McLuhan ve İletişim: Kimlik ve Kim
Değillik, http://www.irfanerdogan.com/makaleler/mcluhan.htm,
13.10.2016
[83] Erdoğan, age.
[84] Molinaro, McLuhan ve Toye, Letters
of Marshall McLuhan, s. 175.aktaran, Altun, s. 76
[85] Harry Gilroy, "M'Luhan's
Vision Unsettles P.E.N." The New York Times, 15 Haziran 1966, aktaran,
Altun, age, s.75
[86] Age, s.75
[87] Altun, age, s.75
[88] Erdoğan, age.
[89] Erdoğan, age.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder