reklam

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Marshall McLuhan'ın hayatı ve iletişim kuramı

kanadalı ünlü iletişim bilimci, global köy'ün mucidi
Marshall McLuhan, 20’inci yüzyılın en önemli iletişim bilimcilerinden biridir. Kanada’da doğan McLuhan, kendi ülkesindeki eğitiminin yanı sıra İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nden lisans, yüksek lisan ve doktora derecelerini elde etmiştir. Eğitimini edebiyat eleştiri üzerine alan McLuhan, Wisconsin Üniversitesi’nde çalıştığı dönemlerde “popüler kültür”le ilgilenmeye başlamış, bu doğrultuda, dönemin gazete ve dergilerini incelemiş, iletişimle tanışması da bu şekilde olmuştur. İlk dönemlerinde, iletişime yaklaşımı da yine bu doğrultuda olmuştur. İlk kitabı, “Mekanik Gelin”de gazetelerden haber ve makalelerin eleştirel analizlerini yapmıştır.

          McLuhan, hem eğitim hayatı döneminde hem de sonraki süreçlerde hayatının akışına etki edecek önemli isimlerle tanışmış ve arkadaşlık yapmıştır. Ancak hiç şüphesiz bunlardan en önemlisi Kanadalı iktisatçı Harold İnnis’tir. McLuhan’ın Toronto Üniversitesi’nde İnnis’le tanışması, bir iletişim bilimci olarak ortaya çıkmasında son derece etkili olmuştur. İnnis’in eserlerini okuduktan sonra, daha önce “popüler kültür”ün bir parçası olarak gördüğü “iletişim” alanındaki düşüncelerinde ciddi bir dönüşüm yaşanmıştır.

      McLuhan’ın yaşadığı bu fikri dönüşüm 1960’lardaki eserlerine yansımıştır. McLuhan’ın ortaya attığı fikirler o dönemlerde olduğu gibi bugün de hala tartışılmaktadır. 
Marshall McLuhan’ın Hayatı
Herbert Marshall McLuhan, 21 Haziran 1911yılında Kanada’da dünyaya geldi. “Marshall” ismi anneannesinin soyisminden gelmektedir. McLuhan’ın anne ve babası Kanada doğumludur, annesi vaftiz okulunda öğretmenken daha sonra aktrist oldu. Babası ise Edmonton’da gayrimenkul işiyle uğraşan bir metodistti. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte McLuhan’ın babası Kanada ordusu tarafından askere çağrıldı, bir yıl sonra da gribe yakalandı. Orduyla iletişime geçemeyen McLuhan ailesi, Manitoba’ya taşındı. Marshall McLuhan bu şehirde büyüdü ve Kelvin Teknik Okulu’na kabul edildi daha sonra da 1928 yılında Manitoba Üniversitesi’ne kaydını yaptırdı.[1]
McLuhan, Manitoba Üniversitesi’nde dinle ilgili sorgulamaları üzerine eğilmeye başladı ve böylece edebiyata yöneldi.[2] 1933 yılında lisansını, 1934 yılında da İngilizce yüksek lisansını tamamladı. Eğitimine İngiltere’de devam etmek isteyen McLuhan önce Oxford Üniversitesi’ne başvurdu, ancak eğitim bursu kazanamadı. Cambridge Üniversitesi’nden yaptığı başvuruya ise olumlu cevap alarak bu okula kaydoldu. Lisans ve yüksek lisansını Manitoba Üniverversitesi’nde tamamlamış olmasına rağmen Cambridge Üniversitesi’nde doktoradan önce eğitime yeniden lisans seviyesinde başladı.[3] Yeni üniversitesinde Ivor Armstrong Richards ve Frank Raymond Leavis’ten ders almaya başladı ve onların yeni eleştirel yaklaşımının etkisinde kaldı.[4]
McLuhan, bir yandan Ortaçağ eğitimi ve Rönesans edebiyatı alanında çalışmak üzere Cambridge’de yüksek lisansa başladığı dönemde diğer yandan da iş arayışına koyulmuştur. 1935 yılında Manitoba Üniversitesi’ne yaptığı iş başvurusu reddedilen McLuhan[5], bunun üzerine Cambridge’deki lisans eğitimini tamamladıktan sonra dönemin Amerikasının en saygın üniversitelerinden birisi olan Wisconsin Üniversitesi’ne,  İngiliz dili edebiyatı bölümünde yardımcı öğretim görevlisi olarak ders vermek üzere iş başvurusunda bulunmuştur. McLuhan’ın başvurusu kabul edilmiş ve 1936 yılında Wisconsin Üniversitesi’nde yardımcı öğretim görevlisi sıfatı ile hocalık kariyerine merhaba demiştir.[6]
McLuhan’ın Wisconsin Üniversitesi’ndeki görevi 2 yıl kadar sürer. Roma Katolik Kilisesi’ne üye olmasının üzerinden bir ay bile geçmeden Amerika’nın en iyi Katolik üniversitelerinden birisi olan St. Louis Üniversitesi’ne iş başvurusunda bulunan ve başvurusu kabul edilen McLuhan, 1938 yılının yazında annesi aracılığıyla tanıştığı Corrine Lewis ile bir yıl sonra St. Louis Katedrali’nde hayatını birleştirir. Balaylarını Fransa ve İtalya’da geçiren çift, İkinci Dünya Savası patlak verdiğinde kısıtlı bir süre için Cambridge’e taşınırlar. Burada McLuhan yüksek lisans tezini tamamlar ve doktora tezini on altıncı yüzyılda yaşamış retorik felsefecisi Thomas Nashe üzerine yapmaya karar verir. McLuhan 1940 yılında, tez konusunu seçtikten kısa bir süre sonra, yeniden St. Louis Üniversitesi’ndeki işine döner.[7]
Doktora çalışmasını 1943 yılı sonlarına doğru tamamlayan McLuhan,[8] Kanada’ya dönmeye karar verir. Ontario’daki Assumption College’ye yaptığı iş başvurusu kabul edilen McLuhan, 1944-1946 yılları arasında burada çalışır, 1946 yılında ise Toronto Üniversitesi bünyesindeki St. Michael Koleji’ne transfer olur. McLuhan, New York’taki Fordham Üniversitesi’nde geçirdiği 1967-1968 ders dönemi dışında ömrünün son demlerine kadar burada ders vermeye devam eder.[9]
Eserleri
Marsshall McLuhan yaşamı boyunca 13 kitap, 60 makale, 75 bin mektup yazmış ve düşüncelerini dile getirdiği sayısız video kaset çekmiştir. Belli başlı eserleri şunlardır:[10]
-              The HhhhhhhMechanical Bride (Mekanik Gelin, 1951)
-              The Gutenber Galaxy (Gutenberge Galaksisi, 1962)
-              Understanding Media (Medyayı Anlamak, 1964)
-              The Medium is the Message (Araç Mesajdır, 1967) (Quentin Fiore ve Jerome Agel ile birlikte)
-              War and Peace in the Village (Küresel Köy’de Savaş ve Barış, 1968) (Quentin Fiore ve Jerome Agel ile birlikte)
-              Culture is Our Business (Kültür Bizim İşimiz, 1970)
-              City is a Classroom (Derslik olarak kent, 1977) (Kathryn Hutchon ve Eric McLuhan ile birlikte)
-              Laws of Media: The New Science (Medyanın Yasaları: Yeni Bilim, 1988) “Eric McLuhan ile birlikte)
Mcluhan’ın ilk kitabı 1951’de yazdığı Mekanik Gelin “The Mechanical Bride: Folklore of İndustrial Man”dir. Bu kitap, bugün “popüler  kültür” olarak bilinen alanın öncü çalışmalarından biridir aynı zamanda. McLuhan, bu kitabında Cambridge’deki hocası Leavis’in, Denys Thompson ile birlikte 1933’te yazdıkları Kültür ve Çevre kitabından etkilenmiştir. Kitabın isminin belirlenmesinde ise Dadaist sanatçı Marcel Duchamp’ın The Bride Stripped Bare by Her Bachelors, Even tablosu etkili olmuştur.[11] Kitap küçük denemelerden oluşmaktadır. Her deneme bir gazete ve dergi makalesi ya da bir reklamla başlamakta ve McLuhan’ın bunlar üzerine analizi ile devam etmektedir. Kitap, analizle estetik düşüncenin yanı sıra, görüntü ve metnin arkasında yatan düşüncelerle ilgili yorumları içeriyor. McLuhan kitabındaki reklam ve makaleleri sadece sembolleriyle kurumsal varlıklar üzerinde yaptığı yaygın etkiyi dikkate alarak bir seçim yapmamış, aynı zamanda hangi toplumsal kitle üzerine, hangi ima ile ne amaçlandığı üzerinde de duran bir seçim yapmıştır.[12]
McLuhan bu kitabında aynı zamanda kadın ve erkeğin sosyalleşmeleri üzerine de kafa yormaktadır. Görsel tüketim yönelimli toplumda, kadının erkekler gibi türdeşleşmiş, bölünmüş, uzmanlaşmış olmadığını ele alır. 1929’a gelindiğinde McLuhan’a göre kadın, sinemalar ve fotoğraflı reklamlar aracılığıyla türdeşleşmiştir. Ancak kadının üzerinde yalnızca matbaa, bir örnekliğe, yinelenebilirliğe ve uzmanlaşmaya indirgeyecek kadar güçlü bir etki yapmamıştır. McLuhan, “Mekanik Gelin”de kadınların türdeşleşmesinin nihai olarak, matbaanın erkeğe getirmiş olduğu görsel bir örneklik ve yinelenebilirlikle aynı yolu izlemelerine izin veren fotogravürün yetkinleşmesinden sonra, ancak 20. yüzyılda gerçekleştiğini anlatır.[13]
McLuhan’ın mekanik topluma ve onun değerlerine ilişkin eleştirel tavrı 1950’lerin ortalarına kadar herhangi bir farklılaşma yaşanmaksızın ya da yeni unsurlarla zenginleşmeksizin sürmüştür. Mekanik Gelin isimli eserinde ve ondan önce kaleme aldığı yazılarda, bireyciliği telkin ettiği düşündüğü mekanik teknolojilerin doğasının özünde kötü olduğu tezini işlemiş, endüstri döneminin insanının reklâmların oluşturduğu kültür dünyasının içerisinde acınacak bir halde olduğunu, endüstri kapitalizminin ve tüketimin insanı kendi benliğine karşı yabancılaştırdığını ifade etmiştir. Ancak, 1950’lerin ikinci yarısı ile birlikte başlayan ve 1962 yılında yayımlanan Gutenberg Galaksisi isimli eserinde en açık ifadesini bulan bir yaklaşım McLuhan’ın düşünce evrenine yeni unsurlar eklemeye başlar.[14] McLuhan, ilk kitabı Mekanik Gelin’deki çıkarımlarının yeni teknolojik gelişmeler nedeniyle geçersiz hale geldiğini daha sonraki yıllarda açıkça dile getirmiş, sonraki eserlerinde ilk eserindeki perspektifinden birçok noktada farklılaşmıştır.[15]
kanadalı ünlü iletişim bilimci, global köy, globaly village
McLuhan’ın Entelektüel Hayatına Etki Eden İsimler
Marshall McLuhan, 20’inci yüz yılın en önemli iletişim bilimcilerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, onun fikirlerinin oluşmasında etkili olan pek çok isim ve çevre olmuştur.
Hiç kuşkusuz bu bağlamda ilk olarak McLuhan’ın annesi Elsie McLuhan’ı anmamız gerekmektedir. McLuhan’a erken yaşta okuma zevki ve edebiyat sevgisi kazandıran Elsie McLuhan, Marshall McLuhan için gerçek bir “entelektüel” figürünü temsil edecektir. McLuhan’ı etkileyen ilk metinler annesi aracılığıyla tanıştığı İngiliz edebiyatının belli başlı klasikleri olacaktır.[16]
Annesinden sonra McLuhan’ı bir entelektüel olarak etkileyecek kişi Manitoba Üniversitesi’nden hocası R. C. Lodge olacaktır. Lodge’ın McLuhan üzerindeki en büyük katkısı ona Platon’un felsefesinin önemini aşılamak olmuştur.[17] McLuhan’ın Manitoba Üniversitesi yıllarında kendisine yakın bulduğu bir diğer hocası ise “bana en fazla ilham veren hocam” dediği Noel Fieldhouse’dur. Fieldhouse’un McLuhan’a üzerindeki en büyük etkisi onun dikkatini tarihe çekmesi olmuştur.[18]
McLuhan’ın hayatının dönüm noktalarından biri Gilbert Keith Chesterton bir sahaftan What’s Wrong with the World isimli kitabını satın almasıyla başlar. McLuhan 1932 yılında okuduğu bu kitap onun düşünce dünyasına yeni bir boyut kazandırır ve üzerinde daha önce karşılaştığı metinlerle kıyaslanamayacak ölçüde, hayatı boyunca hissedeceği büyük bir etki yapar. Çağdaş, İngiliz yazın dünyasının önde gelen simalarından olan Chesterton’ın 1910 yılında kaleme aldığı ve modern dünyanın değerlerini mesiyanik bir üslupla eleştiren bu eseri, McLuhan için, hayatı boyunca yararlanacağı bir referans çerçevesi sunacaktır. McLuhan bu kitabı okuduktan sonra onu başucu kitabı yapacak ve elinden bırakmayacaktır.[19] Chesterton’ın bu görüşlerinin kaynağı St. Thomas Aquinas’tır. Chesterton’ın McLuhan üzerindeki bir diğer etkisi de onu St. Thomas Aguinas’ın dinsel düşüncesi ile tanıştırması olmuştur.[20] Nitekim, McLuhan, Katolik olduktan sonra da kendisini “Thomasçı” olarak takdim edecektir.[21]
McLuhan’ın entelektüel beslenme kaynakları söz konusu olduğunda Cambridge Üniversitesi’ndeki yıllarının çok özel bir yeri olduğunu da belirtmek gerekir. McLuhan’ın Cambridge Üniversitesi’nde aldığı lisans eğitimi, ona hayatı boyunca yararlanacağı yeni düşünme metotları ve bilgi edinme yöntemleri kazandıracaktır. McLuhan’ın Cambridge’de tanıdığı birkaç hocası onun entelektüel gelişmesine büyük bir katkı yapmanın yanında birer model kişilik olarak da onu etkilemişlerdir.
Cambridge Üniversitesi McLuhan’ın eğitime başladığı yıllarda edebiyat eleştirisi alanında öne çıkmaya başlayan bir okuldur. McLuhan’ı burada özellikle iki isim çok etkilemiştir. Bunlardan biri Ivor Armstrong Richards, diğeri de Frank Raymond Leavis’tir. Bu yazarlar McLuhan’ın edebiyat görüşüne çok köklü etkilerde bulunmuşlardır.[22]
Bu dönemde McLuhan’ın düşüncelerine yeni boyutlar katan önemli bir gelişme de McLuhan’ın 1936 yılında Wisconsin Üniversitesi’nde yardımcı öğretim görevlisi olarak ders vermeye başlaması ile birlikte yaşanır. McLuhan’ın burada bir edebiyat hocası olarak edindiği tecrübeler onun entelektüel üretim seyrine de doğrudan yansımıştır. McLuhan karşılaştığı genç Amerikalı öğrenci kitlesi ile arasında bir “dil problemi” olduğunu[23] ve bu genç öğrenci kitlesini anlayamadığını fark ettikten sonra, bu gençlerin “popüler kültür”lerini çalışmaya karar vermiştir[24] ve uzun yıllar onun entelektüel gündeminde çok önemli bir yer işgal edecek bir konuyu çalışmaya başlamıştır. McLuhan, buradaki derslerinde alışılagelmiş ders anlatma tekniklerinden farklı yöntemler kullanır ve gazete, çizgi roman, reklâm, ucuz dedektif romanları gibi popüler yayınların içerik çözümlemelerini yaparak yeni kültür dünyasının ayrıntılarını gözler önüne sermeye çalışır.[25] Bu yıllar McLuhan’ın medya üzerine kafa yormaya başlayacağı yıllardır.
McLuhan’ın St. Louis Üniversitesi’nde ders verdiği yıllarda, eserlerini en yoğun ve coşkulu bir biçimde okuduğu isimlerin başında ressam ve yazar Wyndham Lewis gelmektedir. St. Louis Üniversitesi’ne gelmeden bir yıl önce keşfettiği Lewis’in düşünceleri McLuhan’ı hatırı sayılır bir oranda etkiler. McLuhan ve Lewis arasında ilk olarak 1943 yılında başlayan mektuplaşmalar[26] 13 yıl boyunca sürer.
McLuhan, Lewis’i “aşırı ahlakçı” tutumları dolayısıyla eleştiriye tabi tutmuştur. Ne var ki Lewis’in eleştiri ve çözümlemeleri McLuhan’ın yalnızca 1940’lı 50’li yıllarda kaleme aldığı yazılarında değil, çok daha sonraki tarihlerde yayımlanan eserlerinde de etkisini hissettirir. McLuhan, Wyndham Lewis’in onda bıraktığı etkiyi “Wyndham Lewis, yaptığı popüler kültür çözümlemeleri nedeniyle üzerimde büyük bir etkiye sahipti” diyerek anlatsa da Lewis’in onun üzerindeki etkisi bununla sınırlı değildir. Lewis’in 1948 tarihli America and Cosmic Man isimli kitabında geçen “yeryüzü bir baştan bir başa uzanan ve hem hızlı hem güvenli olan telefon hatları ve hava taşımacılığı sayesinde büyük bir köy oldu”[27] cümlesi dahi McLuhan üzerindeki Wyndham Lewis etkisinin ne denli bariz olduğunu ortaya koymaktadır.
McLuhan’ın yine St. Louis yıllarında eserlerini okuduğu ve etkisinde kaldığı bir diğer isim Lewis Mumford’tur ve ona adeta yeni bir düşünme sahası açmıştır. Mumford’un Technics and Civilisation isimli kitabında endüstri medeniyetini iki basamakta incelemesi ve buhar gücüne dayanan ve büyük oranda mekanik bir karakter gösteren birinci endüstri medeniyetinin, özünde organik bir karakter gösteren ve elektriğe dayanan ikinci endüstri medeniyetinden farklı değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmesi McLuhan için çok önemli bir kesif olmuştur.[28] Mumford her ne kadar “küresel köy” kavramını kullanmamışsa da McLuhan’ın ileride geliştireceği “küresel köy” tezi önemli oranda Mumford’dan mülhem olacaktır. Mumford’un ikinci endüstri çağından beklentisi ile McLuhan’ın “küresel köy”den beklentisi çok yakın benzerlikler göstermektedir. Mumford, elektriğe dayanan ikinci endüstri çağında telefon ve telgraflar aracılığıyla iletişimin tüm dünya yüzeyine yayılacağını ve böylelikle toplumun bir kez daha adem-i merkezi bir yapıya kavuşacağını, dev şehirler ve fabrikalar yapmaktan geri dönüleceğini, tarımsal yaşamın, cemaat değerlerinin ve kırsal toplum yapısının yeniden ıslah olunacağını öne sürmüştür.[29] McLuhan da Mumford’un bu yaklaşımlarının hemen hemen benzerlerini eserlerinde dile getirmiştir.
Marshall McLuhan’ın Toronto Üniversitesi bünyesinde çalışmaya başlamasının onun entelektüel çalışmalarına yaptığı en büyük katkının ne olduğu sorulsa bu soruya, hiç tereddütsüz, aynı üniversite bünyesinde, siyasal ekonomi bölümünde çalışan “Harold A. Innis’le tanışması”dır diye cevap vermemiz gerekirdi. 1940’ların sonunda gerçekleşen bu tanışma McLuhan’ın geçmişte daha ziyade “popüler kültür” merkezli olarak ilgi duyduğu iletişim meselesine yeni ve çok daha geniş bir çerçeve kazandırmasını mümkün kılmıştır. McLuhan’ın iletişim meselesini merkezî bir çalışma alanı olarak belirlemesi ve onunla siyasî, toplumsal, tarihî ve iktisadî bir oluşum olarak ilgilenmeye başlaması Harold Innis’in düşünceleriyle tanışmasından sonradır. McLuhan, Innis ile tanıştıktan sonra onunla çok yoğun bir biçimde görüşmeye başlar. Lisansüstü Araştırmalar Okulu’nun dekanı olan Innis’in[30] o dönemde üniversite içerisinde kendisine en yakın hissettiği ve önemli atamalardan bölümlerin organizasyonlarına kadar pek çok konuyu kendisi ile müzakere ettiği kişi McLuhan’dır.[31]
McLuhan ve Innis arasındaki bu yakınlığa rağmen Innis’in düşüncelerinin McLuhan’ı etki altına alması Empire and Communication (1950), The Bias of Communication (1951) ve Changing Concepts of Time (1952) isimli eserlerinin basılması ile birlikte mümkün olur.[32] Harold Innis’in bu eserlerinde işlediği, iletişim teknolojilerindeki değişimin tarihin motoru olduğu yönündeki tezi,[33] McLuhan’ın bundan sonraki çalışmaları için adeta yeni bir başlangıç noktası olur. McLuhan’a göre Innis’in bütün çabası, Yunan kültürünün yazının keşfiyle ve bu keşfin sözlü kültüre yaptığı olumsuz etkiyle nasıl tahrip edildiğini göstermektir.[34] Daha önce Kanada’nın iktisadi tarihi hakkında çeşitli çalışmalara imza atmış olan Harold Innis, yukarıda adı geçen eserlerle yeni bir düşünce durağına ulaşmış, ekonomi merkezli tahlillerinin yerini iletişim merkezli çözümlemeler almıştır. Örneğin Innis daha önce Kanada demiryolları tarihi ile ilgili olarak yaptığı bir çalışmada[35] demiryolunu iktisadi değeri açısından inceliyorken, son iki eserinde demiryollarını iletişim bağlamı içerisine yerleştirmektedir.[36]
Marshall McLuhan’ın, özellikle “Medyayı Anlamak” isimli kitabında Harold İnnis’in “Empire and Communication” (1950) ve “The Bias Of Communication”  (1952) isimli kitaplarından etkilendiği görülmektedir. Harold İnnis çalışmalarında iletişim teknolojilerinin ekonomik, sosyal ve politik kurumlar üzerindeki etkisini incelemiştir. McLuhan da aynı kuramı izlemiş ancak İnnis’ten farklı olarak iletişim teknolojilerinin bireyler ve kişiler arası iletişim üzerindeki etkilerini ele almıştır. Yeni iletişim araçları sosyal organizasyonların yapılarını değiştirir. Yeni bir bilgi toplumu oluşturur ve genellikle iktidarın merkezini değiştirir.[37]
Harold İnnis, iletişim teknolojilerinin düşüncenin, bilincin, insanın nadir kavramsal yeteneklerinin uzantısı olduğunu, dolayısıyla geniş anlamda temsil biçimleri içeren iletişim araçlarının gerçek düşüncenin, beynin uzantısı olduğunu öne sürmüştür.[38] McLuhan’nın “Medium İs The Mesage” (Araç Mesajdır) isimli çalışmasında, bu görüşü geliştirdiği görülmektedir. Ancak, İnnis ve McLuhan’ın zaman zaman bakış açılarında farklılıklar yaşandığı da görülmektedir. McLuhan, elektronik çağda insanların, yazılı kültürde olduğundan çok daha bilinçli olacağını savunmuştur. Ona göre yazılı kültür insanların bilinçlerinin yok olmasına neden olurken elektronik çağ, bilincin yeniden oluşmasını sağlayacaktır. McLuhan’ın bu iyimser bakışına karşılık, Harold İnnis aynı oranda iyimser değildir.[39]
McLuhan’ın Medya Kuramı
Marshall McLuhan, ilgi alanları oldukça farklı olan, hem tarih, hem edebiyat, hem popüler kültür ve iletişimle hem de ekonomi ve kalkınmayla ilgilenmiş bir isimdir. Özellikle 1950’lerden itibaren entelektüel uğraşlarının temeline iletişim teknolojilerinin yarattığı dönüşümleri almış, bu doğrultuda hem tarihi hem de çağdaş toplumsal ve kültürel yapıyı açıklayarak kuramlar geliştirmiştir. İnsan yapımı olan bütün teknolojilere birer medya formu olarak bakan McLuhan, her yeni iletişim teknolojisinin yeni bir toplumsal çevre yarattığı tezini öne sürdükten sonra iletişim teknolojileri üzerine ayrıntılı çözümlemeler yapma gereksinimi duymuştur, böylelikle de karşımıza detaylı bir medya kuramı çıkmıştır.[40] Edebiyatla özellikle de şiirle ilgilenmesi onu metinlerini oluşturmada farklı bir söyleme de yöneltmiş, düşüncelerini sloganlaştırmasına sebep olmuştur. The Medium is The Mesage (Araç Mesajdır) kitabı bunlardan biridir.
McLuhan, kitle iletişim süreçlerinin içerik merkezli geleneksel yorumuna karşı çıkar ve iletişim sürecinde esas olanın mesajın içeriği değil, mesajın yapılandırıldığı iletişim ortamı olduğunu öne sürer. McLuhan’a göre böylesi bir tespit yapmak ve “iletişim aracının mesajın ta kendisi olduğunu hatırlatmak yüzyıllardır bir denetim aracı olarak her şeyi ayırıp böldüğünü düşündüğü Batı kültüründe “sarsıntı yaratıcı” bir faaliyette bulunmak anlamına gelmektedir. McLuhan için “bir medyanın ‘içeriği’, hırsızın bekçi köpeğinin aklını çelmek için ona uzattığı kanlı et parçasından başka bir şey değildir. “İçerik” dönüştürücü ve etki edici bir güç olmayıp, yüzeysel bir unsurdur ve kendi başına kitle iletişim süreçlerini açıklamaktan acizdir. Ona göre bir iletişim ortamının içeriği ancak bir başka iletişim ortamı, bir başka “çevre” olabilir. Örneğin elektronik çevrenin içeriği endüstri çağının mekanik çevresidir ya da televizyonun içeriği film, kitabin içeriği kelime, kelimenin içeriği harftir. Aynı şekilde, önemli olan televizyonun verdiği içerik değil, bir iletişim teknolojisi olarak yarattığı görünmez çevredir. Bu nedenle “televizyonun mozaiği”, içerikten tamamen bağımsız olarak Amerikan cehaletini derin bir sofistikasyona dönüştürmeyi başarabilmekte, gazetedeki içerik televizyonda sunulduğunda tarihte eşi benzeri görülmeyen bir çevre yaratılmakta, bu çevrede insanların algıları, duyuş biçimleri, düşünceleri ve kültürleri yeniden şekillenmektedir. “iletişim ortamı mesajın ta kendisidir.”[41]
McLuhan, araçların insanların duyu organlarının bir uzantısı olarak ortaya çıktığını savunmuştur. Bu uzantı akla gelen her şeyi kapsar. Konuşulan ve yazılı sözcük, giysi, ev, para, basın, yol, araba, tekerlek, uçak, fotoğraf, telgraf, daktilo, telefon, sinema, radyo, televizyon… Yani McLuhan’ın ünlü sözüyle araç mesajdır. McLuhan’ın bu sloganlaştırılmış sözüne temel oluşturan düşünceleriniyse şöyle açıklayabiliriz: İçerik yerine biçime eğilmek gerek. İletişimin şekli belli iletiler için tercihe sahiptir. İçerik daima belli bir şekilde vardır ve bu biçimin dinamiği tarafından bir dereceye kadar yöneltilir. Eğer araç bilinmezse mesaj da bilinmez. Bu anlamda araç ortak iletidir. Araç kullanan kişilerin algısal alışkanlıklarını değiştirir ve yansız değildir, kişilere olduğu kadar topluma da mesaj verir.[42] Yani McLuhan mesajın içeriğinin iletildiği araçtan daha önemli olduğu görüşünün aksine aracın bir etki oluşturduğunu savunur. Ona göre araçla neyin söylendiği önemli değildir. Örneğin bir hikaye, sözlü söylenmesi, sahnede oynanması, radyoda anlatılması, filmde gösterilmesi ve televizyonda sergilenmesiyle farklı anlamlar kazanır. Araç doğal olarak bir dile ve eğilime sahiptir.[43] Toplum içerikten ya da medyanın taşıdığı mesajlardan daha çok medyanın tipinden etkilenir. Örneğin uydu televizyonunun önemli rol oynadığı bir toplum, okyanus ötesi gemilerle yurtdışına taşınan basılı sözcüklere dayalı bir toplumdan açıkça daha farklı bir araç biçimine sahiptir. Gündelik yaşam, dünyanın her yanında öte yanına anında haber aktaran televizyonun olduğu bir toplumda daha farklı yaşanır. Örneğin atlara, gemilere ya da telgraf tellerine bel bağlayan toplumda önemli rol oynar.[44]
Tüm bu ifadeler tabii ki McLuhan’ın mesajın ne olduğunu önemsemediği anlamına gelmemektedir. Mesajın iletildiği aracın göz ardı edilmesi halinde yeni teknolojilerin anlanmasında ve anlamlandırılmasında sorunlar yaratacağının, böyle bir durumun da toplumlar için şaşkınlık yaratıcı sonuçlar doğurabileceğinin kaçınılmaz bir göstergesi olarak adlandırılabilmektedir.[45]
McLuhan, insanın düşüncesinin ve organlarının bir uzantısı olarak yeni buluşlar yaptığını söylemektedir. Bütün medya, bir yeniden yapımdır; insanın icra edebileceği yeteneklerin ötesinde hızlandırılmış bir takım biyolojik yeteneklerin bir modelidir: Tekerlek, ayağın bir uzantısıdır; kitap, gözün bir uzantısıdır; elbise, derinin bir uzantısıdır; elektrik devresi, merkezi sinir sisteminin bir uzantısıdır. Her medyum, bizi ipnotize edecek bir güçle girdap oluşturan kuvvetinin zirve noktasına getirilmiştir. Medyumlar, bütün medya bir arada hareket ettiklerinde bilinçliliğimizi, ruhsal anlamda tümüyle yeni evreler yaratacak ölçüde değiştirebilirler.[46] McLuhan aslında bu düşüncesini Edward Hall’den etkilenerek geliştirmiştir. Hall “Silent Language” isimli kitabında şu ifadeyi kullanmıştır: Bugün insanlar, vücuduyla yapmaya çalıştığı her şeyin uzantılarını geliştirmiştir. Silahların evrimi diş ve yumrukla başlar ve atom bombasıyla sona erer.[47]
McLuhan, araçların sadece bireyi değil, toplumun kültürel yapısına da etki ettiğini savunmaktadır. McLuhan’a göre alet artık yalnızca araç değildir, bir el, göz, ses protezi, bunun da ötesinde beyin protezidir. Dolayısıyla toplumsal ve materyal arasında karşılıklı bir baskı sistemi oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda bir metin, bir yorum düzeneğidir. Bir iletişim aracıyla karşılaşma, insan tartışmalarının dokusunu oluşturan her şeyi kapsar. Böylece, iletişim aracının kültürler üzerinde etkisi üzerine, Kanada kültür ortamında hep sivrilen, “eğer sınırın öteki yanından gelen popüler kültür üzerimize akıtılırsa, Kanada televizyonu içeriğinin durumu ne olacak?” alışılmış sorusuna McLuhan “eğer Kanadalılar bunu izliyorsa, içerik Kanadalıdır”, yanıtını verir.[48]
İletişim uzmanlarına göre McLuhan görüşleriyle yıllardan beri sürüp giden iletişim tekniğinin nötrlüğü mitosunu yıkmaktadır. Çünkü bu araçlar sandığımız gibi nötr, üzerine ne konulursa onu taşıyan ve bu konumuyla da iletişim sürecinin dışında kalan araçlar değildir. Tam aksine, iletişim sürecinde iletiye anlamını veren duyma, düşünme ve davranış üzerinde etkili olan bir öğedir. McLuhan’ın deyişiyle insanların ilişki ve eylem ölçülerini biçimleyen ve belirleyen şey kullanılan araçtır. Bir kültürün iletilme biçimi ve tekniği bu kültürün içeriğini etkiler ve onu belirler. Bunun anlamı da her iletişim tekniğinin ya da belli iletişim teknikleri, grubun belli tür bir kültür ortaya çıkaracağıdır.[49]
McLuhan, enformasyon akışı üzerinde de kafa yormuştur. Yoğun enformasyon içeriği devre dışı bırakmaktadır. McLuhan’a göre elektronik çağda enformasyon insanların üzerine adeta “yağmur gibi yağmakta”, enformasyonun aşırı hızı yüzünden her yeni enformasyon derhal bir öncekileri geçersiz kılmaktadır.[50] Enformasyonu ışık engelinin biraz altında sayılabilecek bir hızla hareket ettiren bilgisayar, binlerce yıldan beri kendisini parçalara ayırmakta olan insanın sonu olabilir.[51] McLuhan’a göre insanların enformasyon yağmuruna maruz kalmadığı yerde savaş da olmayacaktır. Bugün enformasyonun etrafımızı çepeçevre kuşattığı bir ortamda yaşıyoruz ve savaş da enformasyon sağanağıyla birlikte sürüp gidiyor.
McLuhan aynı zamanda hızlı enformasyon akışı ile bireylerin de daha hızlı tüketmeye yönlendirildiğini bu durumun kapitalist sistemin kontrolünü elinde bulunduranlar için örneğin; reklamcılar, tüketim mallarının imalatçıları olan firmalar ve onların ortakları için kaçırılmaz bir fırsat olduğunu belirtmektedir. Artık bu global köyün yöneticisi bu kontrol mekanizmasını sağlayanlar olmuştur. Bu bağlamda, kitleler neredeyse tek bir kaynaktan iletilen ve iletilmesi istenen mesajlarla adeta tek tipleştirilmektedirler. Bireylere kitle iletişim araçlarıyla iletilen mesajlarla ne yemeleri ne giymeleri gerektiği ve nerelere gitmeleri gerektiği özetle nasıl yaşamaları gerektiği bir şekilde empoze edilirken aslında tüketim toplumu olmanın gereklilikleri de aşılanarak tek tipleşme sağlanmaktadır.[52]
20. yüzyılın en önemli kitle iletişim aracı haline gelen ve toplumsal etkileri bakımından diğer bütün kitle iletişim araçlarını gölgede bırakan televizyon, 1800’lü yılların başından itibaren ardı ardına yapılan bir takım buluşların sonucu olarak ortaya çıktı.[53] Televizyon kelimesi ilk kez 1909 yılında Evrensel Paris Fuarı’ndaki bir konferansta kullanıldı. 1925’ten itibaren birçok televizyon prototipi ortaya çıktı. Aynı yıllarda birçok mucit hareket eden görüntüler elde etmek ve bunları aktarmak üzere çalışıyordu. Bugün televizyonun mucidi olarak kabul edilen John Logie Baird, 26 Ocak 1926’da Londra’da 28 satırı 12.5 kez tarayarak ilk televizyon gösterimini yaptı.[54]
Elektronik tarama tekniği kullanılarak ilk düzenli televizyon yayını İngiltere’de gerçekleştirildi. 2 Kasım 1936’da başlayan yayın Londra’da Aleksandra Palace’da kurulan televizyon stüdyosundan yapılıyordu. 405 satır çizgili yayın haftada 24 saat sürüyordu ve Londra çevresindeki 20 bin televizyon alacısı tarafından izleniyordu.[55]
Televizyonla ilgili bu ilk çalışmalar, 1939 yılında başlayan İkinci Dünya Savaşı ile birlikte akamete uğradı. Televizyon savaşın ardından 1950’li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başladı. Bu yıllardan itibaren de iletişim bilimcilerin dikkatini çekmeye başladı. Daha çok edebiyatla ilgilenen ve eğitimini de bu alanda alan McLuhan da bu yıllardan itibaren kitle iletişim araçlarıyla, özellikle de televizyonla ilgilenmeye, televizyonun toplum üzerindeki etkisine eğilmeye başlamıştır.
McLuhan, yirminci yüzyılda iki değil, üç dünya savaşı yaşandığını öne sürer ve bu savaşları egemen iletişim ve haberleşme teknolojileri ile doğrudan ilintilendirir. McLuhan’a göre Birinci Dünya Savaşı bir demiryolu savası, İkinci Dünya Savaşı ise bir radyo savaşıdır. Eğer bu iletişim teknolojileri olmamış olsaydı bu iki dünya savaşının da bu şekilde cereyan etmesi mümkün değildi. McLuhan, yaşadığı dönemde üçüncü bir dünya savaşının yaşandığını düşünür.[56] McLuhan’a göre 1960’ların ikinci yarısından sonra gündeme gelen üçüncü dünya savaşı sivil ve askeri cepheler arasında bir ayrım gözetmeyen bir televizyon gerilla savaşıdır.[57]
Vietnam, 1960’lı yılların küresel çatışma alanlarından biriydi. Kuzey ve Güney Vietnam arasındaki savaşa ABD’nin de aralarında olduğu küresel güçler de dahil olmuş ve savaş yaklaşık 20 yıl sürmüştür. Vietnam Savaşı Amerikan medyasında da geniş yer bulmuştur.
McLuhan, televizyonun Vietnam Savaşı’nı yoğun bir şekilde yansıtış biçiminin, Washington açısından bir felaket olduğunu düşünmektedir. Çünkü televizyon, Vietnam Savaşı’nı yoğun bir şekilde islemekle insanları savaşa karşı yabancılaştırmıştır. Oysa gazetelerin insanların savaştan uzak durmalarını, savaşa karşı yabancılaşmalarını sağladığını söylememiz mümkün değildir; çünkü gazete ‘sıcak’ bir araçtır ve bir şeyleri bünyesine çekmemektedir.”[58] Bununla birlikte McLuhan Vietnam Savaşı’nın televizyon sayesinde insanların evlerine taşındığını ve insanları pasif bir izleyici olmaktan çıkarıp aktif birer katılımcıya dönüştürdüğünü de iddia eder.[59] McLuhan’a göre “oturma odalarımız seçim sandıklarına dönüşüyor, özgürlük yürüyüşlerine, savaşa, devrimlere, çevre kirliliğine, başka birçok olaya televizyon aracılığıyla katılım her şeyi değiştiriyor. [60]
Özetle McLuhan “elektrik devresi”ni çağın teknolojisi olarak görmekte ve insanın merkezi sinir sisteminin bir uzantısı olarak değerlendirmektedir. Televizyon da “merkezi sinir sistemimizin en yeni ve en olağanüstü elektrik uzantısı”[61]
Aracın mesaj olduğunu öne süren McLuhan ayrıca araçları sıcak (hot) ve soğuk (cool) olmak üzere ikiye ayırmaktadır. McLuhan’a göre sıcak araçlar izleyici katılımının zayıf olduğu araçlar olarak bilgiyi eksiksiz iletirler. İzleyici katılımının daha güçlü olduğu soğuk araçlar ise, bilgi iletiminde eksik unsurların izleyicinin kendi zihninde tamamlamak zorunda olduğu araçlardır.[62] McLuhan’a göre “soğuk medya” izleyicileri bir şeyler yapmaya zorlayan, boşluk doldurmaya iten medyadır. Bir başka deyişle o, içine çeken medyadır. Bir konuşma, bir müsvedde ve televizyon bu nedenle soğuk medyadır.[63]
McLuhan’a göre insanlar yaşadıkları çağa çıplak gözle bakmak yerine bir dikiz aynası aracılığıyla bakarlar. Bu durumda, doğal olarak yaşadıkları çağdan bir önceki çağın temel değerlerini, yönelimlerini, maddi ve teknolojik özelliklerini kendi çağlarına hamleder ve yanlış bir biçimde kendi çağlarını bir önceki çağın adıyla anarlar. Toplumun çok büyük bir bölümünün kendi toplumuna dikiz aynası aracılığıyla baktığının farkında olmadığını, yeni bir evrede yaşadığı halde hâlâ kendisini eski evrede yaşıyor farz ettiğini belirten McLuhan bu noktada sanatçılara ayrıcalıklı bir konum bahşeder ve yalnızca bu süreci onların doğru okuyabildiğini öne sürer. McLuhan’a göre hakiki sanatçı “bugün”ü çıplak gözle okuyabilmekte ve her ne kadar zaman zaman eski döneme özlem duysa da bugünün acılarını, çelişkilerini, sevinçlerini ve umutlarını eserlerinde bir arada yansıtabilmektedir. “Sanatçı, biyolojik kalıtım ve teknolojik yenilik(ler) tarafından yaratılan çevreler arasında bir köprü kurmanın yollarını keşfeden kişidir”[64] diyen McLuhan’a göre, sanatçıların müdahaleleri olmaksızın insanlar teknolojileri nadiren benimseyebilir ve kısmen onların yardımcı-mekanizmaları olabilir.[65]
McLuhan sanatçılar gibi gençleri de toplumun genelinden ayrı bir yere koymaktadır. McLuhan’a göre yaşadıkları çağa bir “dikiz aynası” aracılığıyla bakan ve halen mekanik çağda yaşadığını zanneden topluma karşı, gençlerin elektronik iletişim teknolojileri sayesinde biçimlendirilen anlam dünyaları “ileri” bir aşamayı temsil etmektedir. O, yeni iletişim teknolojilerinin ürettiği anlamların insanların duyuları arasındaki eşgüdümü yeniden sağlamalarına büyük bir katkıda bulunduğunu düşünmektedir.[66]
Marshall McLuhan, insanlık tarihini Kabile Çağı, Edebiyat Çağı, Basım Çağı ve Elektronik Çağı olmak üzere dört döneme ayırmıştır. Kabile Çağı, alfabenin bulunmasıyla değişmiştir ve Edebiyat Çağı’na geçilmiştir. İlk dönemde insanlar sadece duyma önemli iken ikinci dönemde kulakları kadar gözlerini de kullanmaları zorunlu hale gelmiştir. Matbaanın bulunmasıyla Edebiyat Çağı da sona ermiştir. Böylece görsel bağımlılık daha da yaygınlaşmıştır. Dünya çapında bütün görüş ve düşüncelere şekil verilmiştir.
McLuhan’a göre telgrafın icat edilmesiyle insanlar büyük değişim geçirerek “Elektronik Çağa” geçmişlerdir. McLuhan, basılı kitapla oluşan bireyselliğin global köyde yeniden ortadan kaktığını düşünmektedir. Telgrafla başlayan yeni süreç bireysel ve toplumsal bilinçliliği ortaya koymuştur. Biz şimdi enformasyon ve iletişim döneminde yaşıyoruz. Elektronik medyada bütün insanların katılımı söz konusudur. McLuhan televizyonun aynı anda büyük bir hızla insanları bütün orta ve zamanlara götürdüğüne dikkat çekmektedir.
McLuhan’a göre Gutenberg ile başlayan basım devrimi endüstri devrimin öncüsü olmuştur. Ancak basım devrimi aynı zamanda toplumu parçalamıştır. Dolayısıyla okuyucular tek başlarına okuma fırsatını elde etmişler ve toplumdan soyutlanmışladır. Ancak elektronik medya sayesinde insanlar dünyayı yeniden birlikte algılamaya başlamışlardır.[67]
McLuhan’ın dört döneme ayırdığı insanlık tarihinde özellikle, matbaanın icadıyla başlayan ve “Basım Çağı” olarak nitelediği döneme mesafeli olduğu, telgrafın icadıyla başlattığı “Elektronik Çağı” ise daha öne aldığı, televizyonu da bu çağın merkezine koyduğu görülmektedir.
McLuhan’a göre televizyon, en temelde, insanın önce alfabe daha sonra da matbaa teknolojisinin tahrip ettiği otantik yönünü ona geri veren bir teknolojidir. O matbaanın insanın kendi doğal denge durumuyla arasında açtığı mesafeyi kapatmış bir teknolojik öz ve öznedir. McLuhan’a göre televizyonun yarattığı yeni çevre hayatın bütün alanlarını belirleyen, etkili bir kitle iletişim aracıdır ve sağladığı imkanlarla dünyanın küresel bir köy olmasına hizmet etmiştir. McLuhan’a göre televizyon sayesinde izleyici ekrana dönüşmekte[68], televizyondaki imgeler insanlara yöneltilmektedir. McLuhan,“ekran sizsiniz”[69] sözüyle bu süreci betimlemek istemektedir. İzleyicinin televizyon karşısında “ışık içtepileri”nin bombardımanına maruz kaldığına inanan McLuhan[70], ekran ve izleyici arasındaki mesafenin ortadan kalkmış olmasını elektronik iletişim teknolojilerinin etki gücünü göstermek için gündeme getirmiştir.[71]
McLuhan iletişim teknolojilerini, tarihi şekillendiren temel unsur olarak görür. Ona göre yazı, medeniyetin doğuşuna işaret ettiği gibi, matbaa da yeni bir toplum türünün ortaya çıkmasına yol açmıştır. Aynı şekilde modernlik de matbaa sayesinde gün yüzüne çıkmış, halihazırda tanıklık edilen çağdaş toplumsal ve kültürel çevre ise elektrik teknolojisi tarafından üretilmiştir.[72]
McLuhan, her ne kadar modernliğin matbaa sayesinde gün yüzüne çıktığını düşünse de bu teknolojinin hayatın her alanında parçalılık ve kompartımanlaşmaya yol açtığını düşünmektedir. McLuhan’a göre bu durum ancak elektrik teknolojisi ile birlikte ortadan kalkmaya başlamış, elektronik iletişim teknolojileri insanlığı yeniden tarihin başlangıç noktasına geri götürmüş ve bu karşımıza “küresel köy” aşamasını çıkartmıştır. McLuhan’ın köy metaforunun temelinde “sır” kavramı vardır. Nasıl ki bir köyde yaşayan herkes varlığını sürdürmek için birbiriyle ilişki kurmak zorundaysa ve bu ortamda “sır” yoksa aynı şekilde elektronik iletişim teknolojilerinin marifetiyle gün yüzüne çıkan küresel köyde de herkes herkesle ilgilidir. Küresel köy, sırrın olmadığı yerdir. Özel hayatın bir önemi kalmamış, dahası özel hayat ve kamusal hayat arasındaki sınır çizgisi, insanlar arasındaki sır perdesi ortadan kalkmıştır.[73]
McLuhan’ın medya kuramı, kitle iletişim teknolojilerinin yaratıcı ve yıkıcı boyutlarını anlamaya hasredilmiş, kitle iletişim teknolojileri “bağımlı değişken” olarak değil, kelimenin tam anlamıyla “bağımsız değişken” olarak değerlendirilmiştir. McLuhan, kitle iletişim teknolojilerini hayat alanının en sahici unsurları olarak görmüş ve kitle iletişim araçlarının yarattığı devrimci dönüşümleri eserlerinde incelemeye çalışmıştır. McLuhan, her yeni iletişim teknolojisinin yeni bir çevre yarattığına inanmış ve bu çevrede hayatın organizasyonunun ve ritminin baştanbaşa değiştiğini iddia etmiştir. McLuhan için kitle iletişim araçları güçlü, belirleyici, özerk ve aktif bir özne hükmündedir ve kendi iktidar alanını oluşturmuştur. McLuhan, özellikle elektronik iletişim teknolojilerinin olumlu rolünü benimsemiş olduğundan inandığı toplumsal ve ahlaki projeyi desteklemek amacıyla bu teknolojilerden nasıl yararlanabileceği üzerine de kafa yormuş, özellikle çocuklar ve gençlerin kitle iletişim araçları karşısında konumu ile ilgilenmiştir.[74]
McLuhan’ın analizlerinin temelinde iletişim teknolojilerinin bütün hayat alanlarını belirlediği ve tarihi şekillendirdiği düşüncesi yatmaktadır. McLuhan, Innis ve Hall başta olmak üzere teknolojinin tarihi ve toplumu şekillendiren temel güç olduğunu göstermeye çalışan düşünürlerden beslenmiş ve düşünce hayatı boyunca bu yaklaşım çerçevesinde eser vermiştir. McLuhan, teknolojinin başlangıçta insanlar tarafından şekillendirildiğini ancak kısa bir süre sonra teknolojinin insanları şekillendirdiğini öne sürer. McLuhan için “insanlar makine dünyasının cinsel organları”dır[75]  ve bu nedenle “teknolojilerimiz” bizim hakkımızdaki en insani şeylerdir.[76]  McLuhan’a göre her yeni teknoloji kendisinin içerisinde yozlaştırıcı ve küçük düşürücü olarak algıladığı bir ortam yaratır[77] ve duyusal hayatı yeniden biçimlendirir.[78] McLuhan, her yeni teknolojinin bir insan organının uzantısı olarak varlık bulduğuna inanmaktadır.
McLuhan, teknolojik gelişmeleri insani oluşumların ve toplumsal süreçlerin temeline yerleştirir. Ona göre her yeni teknoloji toplumu olduğu kadar eski teknolojiyi de dönüştürme gücünü içinde barındırmakta, bu nedenle örneğin televizyon sayesinde radyo bir eğlence ortamı olmaktan çıkarak, bir tür sinirsel enformasyon sistemine dönüşebilmektir.[79] Çağdaş dünyada “elektrik süreçler”in dünyayı “merkezileştirmekte, birleştirmekte ve hızlandırmakta” olduğuna inanan McLuhan[80], yeni küresel köyde yeni bir tarihsel deneyim tarzının gün yüzüne çıktığına inanır. Tüm bu nedenlerle teknoloji karşısında “hepimiz robotuz” diyen[81] McLuhan’ın düşüncelerini “teknolojik determinizm” bağlamında ele alabilmemiz mümkündür.
McLuhan’a yöneltilen eleştiriler
Marshall McLuhan, hem döneminde hem de sonraki süreçte, çok sayıda iletişim bilimciyi etkilemiş bir düşünürdür. Hala “Araç Mesajdır”, “Global Köy” ve benzeri pek çok sloganlaşmış söylemine atıfta bulunulmaktadır.  Ancak, bununla birlikte pek çok söylemi de hem döneminde hem de günümüzde eleştiriler almıştır ve almaya devam etmektedir.
McLuhan’ın iletişim alanına edebiyat eleştiri alanından geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. İrfan Erdoğan, “McLuhan’ın gelişmesi tarihsel teknolojik saptayıcılıktan, tarihsiz pozitivist, tutucu, fırsatçı self-reklamcılığa doğru gerileme olmuştur”[82] saptamasını yapıyor.  
McLuhan’ın en popüler kitabı olan Understanding Media 1964’de yayınlandı. McLuhan bu yapıtıyla teknolojik belirleyicilik yaklaşımı anlayış ve yorumunu duyuların transformasyonu açısından belli bir düzeye getirdi. Ardından, McLuhan hızla popüler kültürün egemen yapısının ona uzattığı oltaya zevkle takılarak hem bu yapının hem de kendi kişisel çıkarlarını destekleyen girişimlere başladı. Vaktini korporate yemek ve dans partilerinde çerez olarak (konuşmacı) tv stüdyolarında, radyoda vb, hemen her meşhur Amerikan politikacısının yaptığı gibi, paralı olarak, ders verme ve konuşma yapmalarda geçirmeye başladı. Meşhur olmanın meyvelerini toplama yolunda, örneğin 1967’de CBS Record ile “Medium is the massage (mesaj değil, masaj) with Marshall McLuhan” kaydını yaptı. 1973’de Picnic in Space adlı bir filmde medyanın duyuları “değiştirmesini” gösteriyle anlatmaya çalışan bir film yaptı.[83]
Medyayı Anlamak basıldıktan sonra medyanın giderek daha fazla McLuhan’a ilgi göstermesi yalnızca bu kitabın uyandırdığı etki ile sınırlı değildir. Medyanın McLuhan’a sıklıkla yer vermeye başlaması kendilerine “yetenek avcısı” diyen Dr. Gerald Feigen ve Howard Gossage isimli San Franciscolu iki reklâmcının McLuhan’ı keşfetmesi sayesinde olacaktır. Bu süreçte McLuhan’ın makaleleri ve onunla yapılmış söyleşiler birçok popüler dergide çıkmaya başlayacaktır. Fortune, Newsweek, Life, Esquire, New York Times, Time, The National Review, Glamour, Family Circle, Partisan Review, Look, TV Guide, McGalls, Playboy, Encounter, Family Circle, The Saturday Evening Post, Vogue ve Mademoiselle basta olmak üzere birçok dergi onunla söyleşi yapmıştır.[84] 1966 yılında McLuhan hakkında onlarca yazı kaleme alınacaktır. Yalnızca New York Times’ta 1966’da yirmiye, 1967’de otuza yakın McLuhan’ı konu edinen makale yayımlanmıştır.
McLuhan, düşünce hayatı boyunca aldığı en yoğun eleştiriyi, Medyayı Anlamak’ta da dile getirdiği ve bir iletişim ortamı olarak kitabın elektronik medya teknolojileri sayesinde modasının geçtiği, etki gücünün ortadan kalktığı yönündeki tezi dolayısıyla almıştır. Bir keresinde McLuhan dünyanın dört bir yanından şairler, oyun-yazarları, romancılar, denemeciler ve akademisyenlerin katıldığı uluslararası P.E.N. kongresinde bu kitabındaki tezleri özetleyen bir tebliğ sunmuş ve McLuhan’ın bir iletişim ortamı olarak kitap hakkında ortaya koyduğu düşüncelere yöneltilen eleştiriler toplantının bütününe damgasını vurmuştur. 15 Haziran 1966 tarihli New York Times gazetesinde yayımlanan bir habere göre McLuhan bu tezi ile bu toplantının huzurunu kaçırmıştır.[85]  Bu toplantıda söz alan Macar edebiyatçı Ivan Boldizsar McLuhan’ı dinlediğinde Oswald Spengler’ın The Decline of the West isimli eserini okumuşçasına dehşete kapıldığını ifade etmiştir.[86] Aynı şekilde Medyayı Anlamak hakkında yazılan eleştiri yazılarında da McLuhan çoğunlukla “kitap düşmanı” olarak takdim edilmiştir. Bu durum, McLuhan’ın akademik camia tarafından dışlanmasının da en önemli gerekçelerinden bir tanesidir. Söz konusu eleştiri yazılarında McLuhan’a yöneltilen bir başka eleştiri de onun anlamsız ve tutarsız şeyler söylediğidir.[87]
McLuhan’a getirilen en büyük eleştiri, özellikle bilim dünyasından, çalışmalarının bilimsellikten uzak olması yönünde olmuştur. McLuhan 1959’da ABD’nin National Association Of Educational Broadcasters (NAEB) için bir araştırma yaptı. Bu araştırma sonucu “Report on Project in understanding new media” raporu oluştu. Rapor 1960’da bir konferansta sunuldu ve AV Communication Review Journal’da yayınlandı. Bu araştırma ve raporda “test edilebilir hipozerler” üzerinde duruluyordu. Fakat McLuhan “test edilebilir hipozerler” yanını terk etti ve kendi edebiyat, sanat ve şiirsel ve de çoğu bilim adamı için bilimsel olmayan bir yaklaşım tarzını seçti.[88]
McLuhan'ı değerlendirenlerin yaklaşımı bir peygamberin sözü kadar önem verenlerle, yeni bir biçimin yaratıcısı bir "poetmanque" olduğunu huşuyla belirtenler (Theall), "un peu charlatanesque" olmasına rağmen biraz ilgi gösterilmesini" (Lefebvre) ve saçmaladığını söyleyenlere kadar çeşitlilik gösterir: Sclesinger'e göre (1967) McLuhanism sonsuz ve random monologun, "uydurma kıyaslamanın", "umutsuz saçmalığın", "şovmenliğin", "şok yaratıcılığın", "nutuksal sofuculuğun", "başdöndürücü yorumculuğun" hepsi birlikte "horozlanarak" ve ayırım yapmadan karışımıdır. Mcluhan'a karşı-eleştiriler 1960'ın ortasında, popülerliğini medya sayesinde artmasıyla birlikte, ayni zamanda, arttı. Ardından Neil (1993) gibi eski-McLuhanist yeni karşı-Mcluhanistler McLuhan'ın sihirli edebiyat ve klişeci gücünden kurtulmanın verdiği rahatlıkla eleştiriler sunmuşlardır. Wasson 1972'de McLuhan'ı modernist olarak nitelemiştir. Carey 1967'de teknolojik saptayıcı olarak değerlendirirken, 1981'de Gronbeck "söylevci teorist", "pozitivizmin ürünü ve post-modern düşüncenin bebeği", ve Baudrillard "teknolojik idealist" olarak nitelediler. Finkelstein (1969) en popüler, özlü ve iyi hazırlanmış bir eleştiriyle geldi: Mcluhan'ın hem yaklaşım tarzını eleştirdi, hem de tarihsel örneklerindeki büyük yanlışlıkları göstererek tarihi tahrif ettiğini belirtti. Ayrıca, Mcluhan'ı "spoekesman of corporate establishment" olarak niteledi. Hem karşı-eleştirileri hem de destekleyici eleştirileri toplayan en önemli yapıtlardan biri Toby Goldberg'in "An examination, critique and evaluation of the mass communication theories of Marshall Mcluhan" başlıklı tezidir (1971).[89]

 SONUÇ
Marshall McLuhan, hiç şüphesiz 20’inci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Özellikle iletişimle ilgili ortaya attığı fikir ve öngörüler günümüzde de tartışılmaya devam etmektedir. Bunun en önemli sebebi, her ne kadar yoğun eleştiriler alan görüşleri olsa da bazı savlarının doğruluğunun zamanla ortaya çıkmasıdır.

       Kitle iletişim araçlarını inceleyen McLuhan, sürecin nereye gittiğini görebilmiş ve özellikle bilgisayar ve uydu teknolojilerindeki hızlı gelişme ile dünyanın küresel bir köye dönüştüğü fikrini ortaya atmıştır.

        McLuhan’ın The Medium is The Mesage (Araç Mesajdır) ve Understanding Media (Meydayı Anlamak) isimli kitapları da en fazla tartışılan çalışmaları arasında yer almaktadır. McLuhan, “Araç Mesajdır” isimli çalışmasında aracın bizzat kendisinin mesaj olduğunu, yani öznenin aracın kendisi olduğunu savunmuştur. İnsanların araçları şekillendirdiğini sonraki süreçte ise araçların insanları, dolayısıyla toplumu dönüştürdüğünü söyleyen McLuhan, çalışmalarında buna pek çok örnek vermektedir.

         McLuhan, asıl ününü “Medyayı Anlamak” isimli çalışması ile elde etmiş, 1964’te yayımlanan bu kitabının ardından uluslararası tanınırlığa kavuşmuştur. Kitaba özellikle medya yoğun ilgi göstermiş, McLuhan, Amerikan dergi ve gazeteleri başta olmak üzere çok sayıda gazete ve dergiye röportaj vermiş, televizyon ve radyo programlarına katılmıştır.

         Medyanın gücünü kullanan McLuhan, sözkonusu yayınlarla bütün dünyada tanınan, popüler bir isim haline gelmiştir. Ancak, bilim dünyası McLuhan’ın görüşlerine itibar etmemiş, çalışmalarını bilimsellikten uzak bulmuştur. Bunda, McLuhan’ın kitle iletişim araçlarında çok sık yer almasının da etkisinin olduğu düşünülebilir (O dönemde, erkek eğlence dergisi Playboy’a dahi röportaj vermiştir.)

      McLuhan, çalışmalarında alışılmış akademik bir üslup yerine, popüler bir üslubu tercih etmiştir. İlk bakışta bölümler arasında kopuklukların olduğu da söylenebilir.

       Prof. Dr. İrfan Erdoğan, McLuhan’ın 1959 yılında, ABD’de Ulusal Yayıncıları Eğitim Birliği için bir rapor hazırladığını; raporda "test edilebilir hipotezler" olmasına rağmen daha sonra bazı değişiklikler yaparak kitap haline getirdiği bu rapordan, “test edilebilir” bölümleri çıkardığını belirtmektedir.

    Akademi çevrelerinin belirtmiş olduğu gibi McLuhan’ın çalışmalarının genel olarak “test edilebilirlik”ten uzak, daha çok varsayım ve öngörüye dayandığını söylemek mümkün. Onun için medyanın da geniş yer vermesiyle 1960’larda oldukça popüler bir isim haline gelen McLuhan, daha sonra unutulmuştur. Yeniden tanınır hale gelmesi ise onun öngörülerinin pek çoğunun zamanla gerçekleşmesi ile mümkün olmuştur. McLuhan’ın yeniden doğuşunun bilgisayar teknolojisi, özellikle de internetle olduğunu söyleyebiliriz. 1990’lı yıllardan itibaren internet teknolojisinin gelişmesi, tam da McLuhan’ın dediği gibi dünyayı küresel bir köy haline getirmiştir. Sağlığında, akademi dünyasınca pek itibar edilmeyen ve kısa sürede unutulan McLuhan’ın üzerideki örtü, bilgisayar teknolojilerindeki gelişme ile aralanmaya başlanmış, 1990’lı yıllardan itibaren akademi dünyası da onun eserlerine ilgi duymaya başlamıştır.

KAYNAKÇA

Altay, Derya, Kadife Karanlık, Su Yayınevi, İstanbul, 2005
Altun, Fahrettin, M. McLuhan ve J. Baudrillard’ın Medya Kuramlarının Karşılaştırmalı Çözümlemesi, doktora tezi, 2006
Erdoğan, İrfan, Marshall McLuhan ve İletişim: Kimlik ve Kim Değillik, http://www.irfanerdogan.com/makaleler/mcluhan.htm, 20.10.2016
Gidens, Antony, Sosyoloji, Çev: Şebnem Pala Güzel, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2013,
Gordon, W. Terrence, Marshall McLuhan: Escape into Understanding: A Biography, Basic Books, 1997,

Jeanneses, Jean Noel, Medya Tarihi, Çev: Esra Adak, İstanbul, 1998,
Maigret, Eric, Medya ve İletişim Sosyolojisi, Çev: Halime Yücel, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014
Marchand, Philip, Marshall McLuhan: The Medium and the Messenger, The MIT Press, 1998.

Marshall McLuhan, Global Köy, Scala Yayıncılık, İstanbul, 2001, Çev: Bahar Öcal Düzgören

Özçağlayan, Mehmet, Yeni İletişim Teknolojileri, İstanbul, 1988,
Rigel, Nurdoğan, Kağıt Kaplanlar, Der Yayınları, İstanbul. 1993.
Rigel, Nurdoğan, Elektronik Rönesans, İstanbul, 1991
Yengin, Didem Ataman, Mekanikleşen Birey Arçelik Örneğinin R. Barthes’a Göre Çözümlemesi, The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2012, yayın 1
Yeşilorman, Mehtap- Koç, Firdevs, Bilgi Toplumunun Teknolojik Temelleri Üzerine Eleştirel Bir Bakış, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 24, Sayı: 1, 2014





[1] W. Terrence Gordon, Marshall McLuhan: Escape into Understanding: A Biography, Basic Books, 1997, s.99-100
[2] Philip Marchand, Marshall McLuhan: The Medium and the Messenger, The MIT Press, Revised edition, 1998. s.20
[3] Gordon, age, s.40
[4] Marchand, age, s. 33-34
[5] Marchand, age. s. 26-27. Aktaran, Fahrettin Altun, M. McLuhan ve J. Baudrillard’ın Medya Kuramlarının Karşılaştırmalı Çözümlemesi, yayınlanmamış doktora tezi, 2006 s.36
[6] Fahrettin Altun, age. s. 36
[7] Altun, age, s. 37-38
[8] Altun, age, s. 37
[9] Altun, age, s. 39
[10] Derya Altay, Kadife Karanlık, Su Yayınevi, İstanbul, 2005 s. 11
[13] Altay, age, s. 11-12
[14] Altun, age, s. 185
[15] Altun, age, s.179
[16] Altun, age, s.46
[17] Marchand, age. s. 15, aktaran, Altun, age, s.46
[18] Fitzgerald, Marshall McLuhan: Wise Guy, s. 15, aktaran, Altun, s.46
[19] Marshall McLuhan, "Letter to Elsie and Herbert McLuhan; June 1932," Letters of Marshall
McLuhan, Ed., Matie Molinaro, Corinne McLuhan ve William Toye, Toronto, Oxford, New York,
Oxford University Press, 1987, s. 11. aktadar, Altun, s. 48
[20] Gordon, age. s. 54, aktaran, Altun, s.49
[21] Gordon, age. s. 54. aktaran, Altun, age. S.50
[22] Marchand, age. s. 39. aktaran, Altun, s. 54-55
[23] McLuhan bu dönemi söyle hatırlar: “öğrencilerle aramızda bir dil engeli vardı. Ya onlar benimkini
öğrenecekti ya da ben onlarınkini.” Richard Schickel, "Marshall McLuhan: Canada's Intellectual
Comet", Harper's, Kasım 1965. aktaran, Altun, age. s. 58
[24] Marshall McLuhan, "Interview with Professor McLuhan", Newsweek, 06.03. 1967, s. 50, aktaran, Altun, age. s. 58
[25] Gerald Emmanuel Stearn, "Conversations with McLuhan", Encounter, Haziran 1967, s. 50, aktaran, Altun, age, s. 58
[26] Marshall McLuhan, "Letter to Elsie, Herbert, and Maurice McLuhan; June 2, 1935," Letters of
Marshall McLuhan, Ed., Matie Molinaro, Corinne McLuhan ve William Toye, Toronto, Oxford,
New York, Oxford University Press, 1987, s. 129, aktaran, Altun, s. 62
[27] Wyndham Lewis, America and Cosmic Man, New York, Doubleday, 1949, s. 21, aktaran, Altun, age, s.64
[28] Marchand, age, s. 69, aktaran, Altun, age, s.64
[29] Marchand, age, s.64-65
[30] Dennis Duffy, Marshall McLuhan, Toronto, McClelland & Stewart, 1969, s. 14, aktaran, Altun, s. 69
[31] McLuhan, "Letter to Maurice McLuhan; December 1934," s. 208, aktaran, Altun, age, s.69
[32] Altun, age, s.69
[33] Harold A. Innis, The Bias of Communication, 2 ed., Toronto, University of Toronto Press, 1964,
s. 3, aktaran, Altun, age, s. 70
[34] McLuhan, "Letter to Pierre Elliott Trudeau; July 12, 1968," s. 429, aktaran, Altun, age, s. 70
[35] Harold A. Innis, A History of the Canadian Pacific Railway, Canadian Writers, Toronto,
McClelland & Stewart, 1923. Innis’in bu eseri Chicago Üniversitesi’nde tamamladığı doktora
tezinin kitaplaşmış halidir. Aktaran, Altun, age, 70
[36] Altun, age, s.70
[37] Altay, age, s. 13-14
[38] Altay, age, s. 14
[39] Altay, age, s. 14
[40] Altun, s.297
[41] Altun, s.298
[42] Nurdoğan Rigel, Kağıt Kaplanlar, Der Yayınları, İstanbul, 1993. S,135, aktaran Altay, age. s. 15
[43] Altay, age, s.15
[44] Antony Gidens, Sosyoloji, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2013, Çev: Şebnem Pala Güzel, s. 631
[45] Didem Ataman Yengin, Mekanikleşen Birey Arçelik Örneğinin R. Barthes’a Göre Çözümlemesi, The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2012, yayın 1, s. 14
[46] Marshall McLuhan, Global Köy, Scala Yayıncılık, İstanbul, 2001, Çev: Bahar Öcal Düzgören, s.145
[47] Altay, age. S. 19
[48] Eric Maigret, Medya ve İletişim Sosyolojisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014, çeviren: Halime Yücel, S.138
[49] Altay, age. S.16
[50] McLuhan ve Fiore, Yaradanımız Medya: Medyanın Etkileri Üzerine Bir Kesif Yolculuğu, s. 63, aktaran, Altun, s. 300-301
[51] Mcluhan, age, s.156
[52] Yengin, age, s. 14
[53] Nurdoğan Rigel, Elektronik Rönesans, İstanbul, 1991, s.19,
[54] Mehmet Özçağlayan, Yeni İletişim Teknolojileri, İstanbul, 1988, s. 105
[55] Jean Noel Jeanneses, Medya Tarihi, Çev: Esra Adak, İstanbul, 1998, s. 261
[56] McLuhan ve Carson, The Book of Probes, s. 388, aktaran, Altun, s.301
[57] McLuhan ve Carson, age, s. 388, aktaran, Altun, s.301
[58] McLuhan ve Stearn, "A Dialogue: Even Hercules had to Clean the Augean Stables But Once!" s.
270-271, aktaran, Altun, s.301
[59] Altun, age, s. 301
[60] McLuhan ve Fiore, age, s. 22, aktaran Altun, s. 310
[61] McLuhan, Understanding Media: The Extensions of Man, s. 276, aktaran, Altun, age., s.336-337
[62] Mehtap Yeşilorman, Firdevs Koç, Bilgi Toplumunun Teknolojik Temelleri Üzerine Eleştirel Bir Bakış, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 24, Sayı: 1, 2014 s. 123
[63] McLuhan, Understanding Media: The Extensions of Man, s. 272, aktaran, Altun, s.324
[64] Age, s. x, aktaran Altun, s.313
[65] McLuhan ve McLuhan, Laws of Media: The New Science, s. 98, aktaran, Altun, s.313
[66] Altun, age. S. 312
[67] Altay, age, s.20
[68] McLuhan, Understanding Media: The Extensions of Man, s. 272, aktaran Altun, s. 323
[69] McLuhan ve Carson, age, s. 195, aktaran Altun, s.323
[70] McLuhan, Understanding Media: The Extensions of Man, s. 272., aktaran Altun, S. 323
[71] Altun, age. S.323
[72] Altun, age., s. 333
[73] Altun, age., s.336
[74] Altun, age. S.318-319
[75] McLuhan, Understanding Media: The Extensions of Man, s. 54, aktaran, Altun, s.329
[76] McLuhan ve Carson, age, s. 172, aktaran, Altun, s.329
[77] McLuhan, Understanding Media: The Extensions of Man, s. 23.
[78] McLuhan ve Carson, age, s. 162-163.
[79] McLuhan ve Carson, age, s. 198.
[80] McLuhan ve Zingrone, Essential McLuhan, s. 2, aktaran, Altun, age, s. 330
[81] Marshall McLuhan ve Quentin Fiore, War and Peace in the Global Village, New York, Bantam,
1968, s. 18, aktaran, Altun, s. 330
[82] İrfar Erdoğan, Marshall McLuhan ve İletişim: Kimlik ve Kim Değillik, http://www.irfanerdogan.com/makaleler/mcluhan.htm, 13.10.2016
[83] Erdoğan, age.
[84] Molinaro, McLuhan ve Toye, Letters of Marshall McLuhan, s. 175.aktaran, Altun, s. 76
[85] Harry Gilroy, "M'Luhan's Vision Unsettles P.E.N." The New York Times, 15 Haziran 1966, aktaran, Altun, age, s.75
[86] Age, s.75
[87] Altun, age, s.75
[88] Erdoğan, age.
[89] Erdoğan, age. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder